Kalabalığın Uğultusu
" Güneşi sevmezdi ama
karanlıktan hep korkarım, derdi."
İnsancıklar var karanlığın içinde kaçışan
Gözlerimin seçemediği onca korku
Onca hüzün vardı yüzlerinden düşen...
Turuncu akşamlara mühür bastılar
Kelepçe taktılar bulutlardan düşenlere
Bilemiyorum yıldızları kim serpecek gökyüzüne
Kim yaracaktı kederli suskunluğumu...
Sahi neydi şu kalabalığın uğultusu
Neydi gözlerimden düşenler
Bir bilsem...
Bir yaprak ne kadar yeşil kalabilir ki sonbaharda
Bir insan mesela
Ne kadar kuru kalabilir yağmur bulutlarının toplandığı bu şehirde
Bir aşk ya da
Ne kadar sıcak kalabilir o sert ayazlı gecelerde
Ve ölümle yaşam arasında
Ne kadar uzun olabilirdi bu koşturmaca
Sevgilim,
Sana hep yıldızlar biriktirdim
Karanlıktan korkmazsın belki
Sana hep sevmeler biriktirdim
Sıcağı sıcağına avuçlarına alırsın belki
Sana şemsiyeler biriktirdim
Yanaklarına tutarsın belki
Sana bir dem hasret...
Bir demet karanfil biriktirdim
Kim olduğumu hatırlarsın belki
Ve de sana "Hoşçakal" lar biriktirdim
Gidişlerine alışmak için...
Peki ya ben mi...
Ben yaralar biriktirdim kendime
Kabuk tutmayanlardan
Ben güneşler biriktirdim kendime
Hayallerden, rüyalardan uzak tutan...
Ben kendime sen'ler biriktirdim
Hoşçakal demesini bilmeyen...
Ve ben el tetik arasında kaçabildiğimce kaçtım
Güneşi saklayanlardan... Maviyi kirletip
Kelebekleri unutanlardan kaçtım öylece
Ötelerin ötesine...
Şimdi bir sonbahar akşamına sitem etmekteyim
İçimde yanan bir ateşin külleri var dışarı savrulan
Kimdim neydim sorgulamaktayım...
Oysa ben büyümüş bir çocuktum sadece
Kalabalığın uğultusundan çekinen
Gözlerden ırak
Bakışları mahmur, gülüşleri yorgun
Bir çocuktum sadece...
" güneşleri sakladım ondan
yıldızlar verdim karanlığı unutturan
beni unuttu..."