Kan Rengi Leylaklar
Uzandıkça uzanan kum tepeleri…
Senden sonraki yeminle mühürleniyor hepsi.
Beni sana bağlayan da, senden uzak tutan da aynı şey…
Kendini hatırlatma!
Bizden sonra ant içtim.
İnkarın sınırlarına ateşten bir perde çektim.
Yaklașma!
Bir kıvılcım yetti ateşi ateşle buluşturmaya.
Unutmanın kaç evresi varsa hepsinden geçtim.
Öfkemin sınırı yoktu.
İlkin inandıklarımdan oldum.
Tahammülüm kaç savaşı tetikledi, bilmiyorsun!
Ben bu öfkeyi nasıl dizginleyecektim?
Nelerden geçtiğimi tahmin bile edemezsin.
Bu kadar bitkin olmasam,
iki uzak noktayı birleştirip bu çölü bir solukta aşardım.
Sabırla bekledi kan rengi leylaklar.
Kendimle pazarlık içinde seni kaç defa temize çıkarmaya çalıştım.
En dik yokuşlarda sonunda kontrolü kaybettim.
Kırık bir mızrağın ucunda gök yağmurla buluştu,
kan rengi leylaklar serinlikle.
Sarsılmaz irademin altında narin bir kırılganlık yatıyordu
ve sen bunu adın gibi biliyordun.
Depresyonun en dibine çakılırken ben, sen yoktun.
Her evrede kaybetmenin farklı bir yüzüyle tanıştım.
En nihayetinde yokluğunu kabullenmişken,
bana kendini yeniden hatırlatma!
"Kırık bir mızrağın ucunda gök yağmurla buluştu." Ne denir ki en fazla bu cümlenin üstüne? Kaleminiz kağıttan eksilmesin, eksilmeyin. Gecenin dördünde halkulade satırlar okuttunuz, var olunuz.