Kanatsız Ruhum
Karşıdan baktım kendime
Öylece usul usul duruyordu bedenim
Yere kapaklanmış halde duruyordu dizlerinin üstünde
Gözlerinde geçmişin hayal meyal izleri
Ellerinde son dokunuşun ısı birikintisi sarılıydı
Ellerimi uzatıp dokunmak istedim
Ağzımı açıp haykırmak istedim
Adımlarımı atmak yanına gitmek istedim
O an elimle karşılaştı elim
O an gözlerimle karşılaştı gözlerim
Sessizliğimle buluştu sesim...
Duraksadım, durdum yerimde
Acımla karşı karşıya kalmıştı ruhumun nefesi
Nefsimin esaretinde nefesim kesildi olduğum yerde
Gökyüzünden yeryüzüne doğru
Çakılı verdi solukluğum
Tekrar ayağa kalkmak istedim
Ruhumun kanatlarına dikildim
Gözlerimi çevirince gördüm olanları
Acılarım bir bir yakmıştı kanatlarımı
Sessizliğim bir bir yıkıma uğratmıştı duruluğumu
Artık ne ruh idim ne can
Ne bedene aittim ne de toprağın kokusuna
Tekrar kendime karşıdan bakmak istedim
Biraz korku biraz umutsuz biraz telaşlı sezişlerimle
Karşımda duran ise her daim sessiz
Ağlayamıyor, bağıramıyor, ayağa kalkamıyordu
Lütfen kalk lütfen kendine gel diye söylemek isterken
Sessizliğinde boğuluyordu sesim titrenişim
Ne yapsam ne etsem de
Ulaşamıyordum varlığıma
Dokunamıyordum geriye kalan yıkımıma
Neydi acaba bedenime olanlar
Neydi acaba ruhumu bu kadar yakan
Bedenimden bu kadar beni yoklatan yoksunlatan
Aşk mıydı sevgi mi
Öfke miydi nefret mi
İşte o an gözlerime ilişti göğüs kafesinden akan kanlar
İşte o an fark ettim toz duman arasında duran moloz yığınını
Anladım ki kalbin kabesini kaybetmişti
Yıkıma uğratılmıştı gönlün kıblesi
Bedenim mihrabından olmuştu artık
Zalimlerin işgalinde duran cami gibi
Kimsesiz, yorgun, yıkık dökük
Minaresi olan duygu kulesi önünde viran halde
Kıblesi olan gönlü kanlı revan içinde
O an anladım ki ruhum işgale uğramış bedenimden
Sürgün edilmişti her ücrasından
Ne dokunmaya iznim vardı
Ne görmeye hakkım kalmıştı
Mülteci edilmiş vatanından ayrı düşmüş
Kanatlarını yitirmiş bir cennet sürgün meleği gibi
Kovulmuştum kendi cennetimden
Önümde duran meğerse yıkık bir hatıra imiş
Maziden kalan son demleri barındıran yıkım imiş
Gönül kıblesini kaybetmiş bir adem imiş
Tanrısına dâhi yalvarma fırsatı bulamayan şehit imiş
Gönlündeki mabedinde hançerlenen
Mabedindeki minberde yıkım altında kalan
Minaresinde mavi sancağını yitirmiş
Karanlığın bayrağı üzerine dikilmiş bir beşer imiş
Ben ise artık sürgün edilen ruhlar arasında
Kayıplar diyarın arafta lanetlenmiş
Kanatsız kanadını yitirmiş bir tin oluvermiştim
Artık ne gidebilecek bir ocağım kalmıştı
Ne oturabilecek bir yuvam
Bana geriye kalan sadece gördüğüm esaret yıkımı
Sadece hissettiğim derin acı...