Kaptanın Seyir Defterinden
sen kaç kez ölürsen öl Tanrı bir sayar
bilmelisin ki dilini kopartır sevdanın
yağamayan bütün yağmurlar
doğuştan incinmiş ruhlar için bu dünya
kamu zulümler rehberidir
aç oku bak fakat asla inanma
dizlerine de aldırma taşıyamadıkları
haksızlıklardan dolayıdır o hal
yoksa senin dizlerin kainatı kaldıracak yükü tartar
yeniden kalk düştüğün yerden şimdi
aç başla onurunla başla savaşmaya
bu gün günlerden bir bu gün günlerden onur
ne şehrin gürültüsüne aldır ne çocuk gülüşlerine
senden saatlerce uzak bir şairin
işkembesine doldurduğu şıranın tiksintisini duy
dövülen köpeklerin acı bakışlarında
ihtimaldir ki şimdi bütün itibarsız güç sahipleri gibi
haklı buluyordur kendini o kısa saçlı kadın
haklı olmak adına bile durup bir düşünse utanırdı
zulmetmek ne kadar yakışır ki insana
çok kötü zamanlardayız çok kötü
çoğumuz ölecek diyordun bir akşam vakti
belki haklısın belki de haklıdan yana olmanın acısıyla
kollarınla bacaklarını tutup karnına çekiyorsun
duvara vuracak başını tutan ağrıya gülecek kadar
susanların çıldırdığı anı duymayan ölsün
oysa sen parkaları yırtıp pankart yaptığın günden beri
durup durup kırıyorsun mafsallarını aşk olsun
duymuyorlar sevdiğim duymuyorlar oysa ne yapsalar boş
ölü kuşların kursaklarından haykırır İş ekmek ve özgürlük
Yıllar önce Çankaya Vergi Dairesi El sanatlarıyla uğraşan beni ve defterlerimi incelemeye aldı. Adet haline getirmişler belli ki. Her şeyim ödenmiş üstelik birinci sınıf vergi ödüyorum. Yani senin memurların gözünde bir önemin yok. Yarı değerli taşlar ve gümüş işim. Toptancı değilim. Tezgah adamıyım üretiyorum. Tamir ve sipariş yapıyorum. Yazar kasam olmadığı için ( Turgut Özal ) devletin memurunun onayladığı devletin anlaşmalı matbaalarında basılmış olan parakende fişler ( ki bu fişler tüm kayıtlarımda vardı ve vergileri ödenmişti ) usulsüzlüğe sokuldu. Ortalığı kasıp kavurmam da bir işe yaramadı. Sonunda şu oldu; Dosya numarama bakan şef durun bakalım ben bizim kitaplara bakayım. Orada bu konuyla ilgili bir şeyler var mı? Güldüm hem de nasıl güldüm. Yahu kardeş orada benim sıkıntım yazmaz. Senin bağlı bulunduğun makamın kütüphanesinde de yazmaz. Kapat onları...Sonunda senin dedim Maliye bakanın gelecek senin Başbakanın Cumhurbaşkanın gelecek. Bizim gibi insanların yanında çıraklık yapacaklar. Anyayı Konyayı belki o zaman anlarlar. Makam koltuklarından üniversite sıralarından geçmez bizim masalımız...
Sizin şiiri okumazdan az önce aklımdan geçen de şuydu; Telefonda " Aşkım ve Canım " sözcüklerini fısıldayan kadın zamanı durdururdu. Tuhaf olansa o da Maliye memuruydu...
Geçen film izlerken gözlerim doldu. Gazoz satan çocuğa isim sordular. Sonra da ramazan iftar zamanı ismini sorduklarını taradılar. Bizim koca oğlanda demez mi baba bana o yılları anlatsana! Kalktım yüzümü yıkadım. Bir sigara yaktım. Hava almaya çıkıyorum dedim...
Şiir vurur...