Kara Bahtlı Asam

Bir tül gibi saklarken bedenimi yapraklar
Derinden yarıyor yanaklarımı ırmaklar
Kasvetli bir güne daha çökerken şafaklar
Yağmur gibi dökülüyor üstüme bardaklar
Sayamadım kaçıncı yorgansız gecesiydi
Bedenlerinden yoksun kalmış ezik ruhların
Bilemedim belki de hepsi bilmecesiydi
Alacaya bürünmüş boynu bükük dağların
İçimde dünlerden kalma alevler yanıyor
Sazım ettiklerimden beni pişman sanıyor
Alnımdan mazide kalmış yalanlar kanıyor
Ve çiçekler el ele saflığımı anıyor
Boşuna vurmayın göğsüne o davulların
Ben artık yabancısıyım bu tozlu yolların
O özgürdür tutmayın imdadını kolların
Gayrı ben küreği oldum sandalların
Gözlerim şimdi dolu sevda dumanı
Hayat bu kadar nankörmüş beklemez zamanı
Boş ver deli ruhum telleri kopmuş kemanı
Bilmez misin aşk yarası istemez dermanı
Ve daha bitmeden soğuk bir eylül akşamı
Attım mektubumu denizlerden ötesine
Sokakların sessiz evladının çilesine
Bırakıp da göçtüm o kara bahtlı asamı
Hece hece okutuyor kendini şiir. Kutlarım, kaleminize sağlık.