Kaybolmuş İnanç Dünyasızlığı
Neydi inanmak sevgili uyanıkken görülen rüyayı hayra yormak mı ? Boşluğunu doldurana doldurduğu kadarını sorgulamadan yaşamına iki yönlü kök salan gidişler bir gün yine eski haline döndüğünde yani o doluluk boşaldığında eskisinden daha derin, daha kuytu tenha bir boşlukta kendini bulmak mıydı?
Değildi elbet bir hiç için bütün yaşananlar. Hiç, hiçbir zaman boşaltacağında olsa bir yokluğu tamamlayan olamazdı. Hiçlik de değildi inanmak. Şimdi baktığım yerin o an baktığım şimdiden başka yerde oluşundan kaynaklanan bir uyarsızlık mı bünyeme yaptığı, bu inanmak denen her neyse.
İnanmak, karşındakinin sana inandığı oranda büyüyen bir şey miydi? Hani doğru vardır. Tekdir değişmez. Başkasının inkârıyla bu doğrunun değişebilirliğine mutlak bir kanaat getirmek miydi inanmak? İnanmadığın ölçüde karşındakinin inancının da yokluğu demekmiş.
Öyle bir şey ki inanmak hani en kesin emin olunan olgudur diye bilinir ya en büyük gaf yapılır. Değil en kesin emin olunandan bile şüpheye düşmekmiş inanmak hem de ne şüphe, yok sayacak kadar ölü doğmuş sayacak kadar bütün o kati emin olunanı.
Sana olan inancının olmayışı senin ona inanmayışıyla paralel gelişen bir gerçek. Birbirini çeken ya da iten bir manyetik güce sahipmiş inanmak. Hani gerçek olmayana bile inanılsa karşındakinin de buna koşulsuz inanacağı yanlışını da kabul etmek bir anlamda.
Maalesef böyle. Ondan eminsindir ya hani şüphesiz, o da aynı şekilde senden emin oluyor. Karşılıklı inanmanın yarattığı cosmo dünya birlikte pozitif farklı olguların gerçekleşmesine zemin oluşturuyor.
Birine inanmayı arayan önce kendisi inanmadıkça inananı olmaz.Kendisi inanan önce şansı da varsa eğer aramasına bile gerek kalmadan aranan arayana ulaşır bir şekilde.
Sen aşkarya , sen de anlamalısın anlamalıydın.Başına vura vura anlatamazdım bunu sana.İşte bak yatağım, yine gece, yine resmin yine sen yine yalnızlık.yine anlatamazlık.Tıpkı seninle olduğum gibi hiçbir şey değişmedi aynı her şey yine kendime sızan kendimle savaşım.İnandım sana , inandım biz diye bir şey olduğuna.o yüzden gözlerinin elleri ile gözlerimin elleri ile sarıldım sana, o yüzden ruhun ruhuma taç mahal, o yüzden savaş yoktu hatırlasana barış içindeydi dünya, tecavüzler, soysuzluklar, yoktu olamazdı .O yüzden gök sümbül keserdi şafak anlarında sonrası mavi adın vardı ya hani yanımda gün bereketine, gün hayrına selam diye okunurdu özlemle her an.
Ve gittin...Ve gittim.
Ne inanmak eski yerinde hâlâ ne de biz olamadığımız bizden eser ...Kendime yığıldığım, kendime sığındığım dünyasızlığın adında her bir gözümün gördüğü.Hepsi onun bir parçası.Yok birinin diğerlerinden farklı bir yanı.Hepsi pazılın eksik bir parçasını oluşturur gibi dünyasızlığımı tamamlamakta.
Ve inanmanın anlamını sanırım artık şimdi tam olarak buldum sevgilim. Hiç kimseye inanmamaya inanmak en büyük inanç. Hani bir kez inandın mı büyük hortumlar halinde sevmek geliyor nasıl bir sevmek anlatılmaz. tüm inandıklarını yok eder şekilde. Bir baş dönmesi şimşekler yanıp yanıp sönüyor, bir ekvator sıcaklığı buram buram ter, sonra kutup ayazı... Sonrası evrim değiştirmiş inanmak, sevginin, itikadın, güvenin, sabrın, dayanmanın, yaşamanın hatta tek adı oluyor. Ya sonra...ya sonra
O en başta bahsettiğim hayatımızdaki boşluğun doldurulmuş sandığımız sanrısı, tüm gerçekliğiyle yani inancı yok eden mıknatıssal yalan gerçeğiyle an gelip de, süresini doldurduğunda yığınlarca gölge halinde bir karanlığın içine hapsolmaya gider. Ne boşalan boşluğuna, ne de karanlığa hapsolunmuş gölgeleştirilmiş yığınlarına sözü geçemeyen bir aciz olur. Kendisi mi ? Boşluğu, karanlığı ve içine yığınlarıyla birlikte dünyasızlığın tam ortasında.
Oysa ne kadar zordur birine inanmak.O zoru başarmışken ne kolay oluyormuş aynı inancın yok sayılması inanılınca.
Yatıya kalmış bir gülümsemede can bulur sevgisizlik, bir zamanlar öpülmüş o dudaklarda ...Oysa gülmek gülden gelendi oysa...gül kadar bahar, gül kadar elvan saçmaktı gülmek...
Böylesi gülmek , ağustos sıcağında ayakları zincirli esirin önünde buz gibi suyu toprağa bocalamaktır.Böylesi gülmek toprak olmaya o esiri mecbur kılmaktır...inanmak ey inanmak...
İnanmak...sevgiye inanmak toprak olmayı dilemekse ...ve her kes özüne dönecekse bir gün bu yaradılış kanunu ise...inanmak ve sevmek ....sevgili bu kanunu en iyi işletensin tebrik ederim...
Dila İzci ? Dilemma Sancıları
Şairem söylenecek tüm kelimeleri toplayıp ustaca gözlerimize resmetti düz yazı gibi yazılmış olmasına rağmen güzeldi kutlarım..👍😙
Hayat sevgidir
Sevgi hayat
olmak bilmektir
ve inanmaktir hayali bile gercege dönüstüren
yani simya
tipki siir gibi
özgün kalem tebrikelrimi birakiyorum her daim siirle
TEBRİKLER 👍BİR DÜZ YAZI gibi yazılsa okumaya değer .. 😭
muhteşemsiniz dila hanım..çok ustaca..kelımeleri adata dans ettirmişsiniz..müthiş. yüreğinizden güzellıkler eksılmesın