Kayıp İstasyon Sakinleri
iki durak önce indim sevda treninden;
inmesem ekspres varacağı da yoktu.
tek gidiş diyordu biletim varış belirsiz,
şair indirimi yokmuş ben 'yalnız' tarife aldım.
uzundu yol, tahammül etmek zordu.
yarı açık pencereden hüzün üflüyordu.
ve titriyordu kompartımandaki ışık;
yol arkadaşlarımı tanımama yetmiyordu
sayamıyordum kimin inip bindiğini,
küçülüp büyüyen istasyonlar boyunca
sıkılmamak için yalanlarını dinledim.
"iki istasyon arası tren durmadan atlamak yasaktır!"
böyle söylüyordu kırmızı bir levha,üzerinde iki çentik;
o bile biliyordu içimde neler biriktirdiğimi,
o bile dövüyordu yalnızlığımı sanki
uzaklara dalıp giden bakışlarımı yakalamış gibi,
"neyin var?" diye sorduğunda "birşeyim yok,iyiyim."
diyemediğim için üzerine bir çentik de ben ekledim.
kondüktör biletimi yırtmadı, o sıra uyuyordum
yırtsa belki biriyle paylaşırdım...
belki herşeyin anlamı azalırdı o zaman,
bütün yükler hafiflerdi birini bulsaydım...
ama yırtmazdı gene de ben uyanık da olsam
beni tanırdı o bir başkasıyla karıştırmazdı
şöyle bir gözlerini devirip, bükerdi dudaklarını
"ben de bu trenin yolcusuyum"diyemezdim
o zaman "benim biletimi de yırt!" diyemezdim
bir gardiyan hasımlığıyla dönüp ardını giderdi
kompartımanın kapısını çarpıp kıs kıs gülerdi...
trenin gürültüsünü yırtıp geçen sesine katlanamazdım
o zaman bir çentik daha atardım levhaya
bu kez bir anlamı daha olurdu hem; trenden atlardım...
ama bekledim ben her şeye rağmen
rengarenk şehirler,deliren dağlar,
erzsébet báthory gibi kadınlar devirdim!
sen bir istasyonda bana el sallarsın diye
babamı,oğlumu bekler gibi seni bekledim!
sabrım kalmadığı ve artık ağır geldiği için
pencerecen kompartmana dolan hüzün,
artık inanmaya başladığım için yalanlarına
talihsiz yol arkadaşlarımın
ve onlardan biri olmamak için;
iki durak önce indim sevda treninden,
beni bekleme...