Kekremsi Bir Islıktır Dudağımdaki İsmin
Uyusam bin asırlık bir düşün titrek bağrında
Çok uzaklara fırlatsam şu kırılgan yüreğimi
Uzansam sözcüklerin engin denizlerine hey
Sızılarla göçen gönlüme yangınlarını tıksam
Sensizliğe alışamayan biçare hücrelerimi
Ah sırtımdaki yoksul urbalara mı saklasam
Yokluğunla demlenen sevdalı bekleyişlerini
Dargın korkularımın kollarına mı bıraksam
Kekremsi bir ıslıktır dudağımdaki ismin
Acılı günaydınlar birikir dudaklarımda
Mevsimler patlıyor ağarmış şakaklarımda
Say ki, zamansız açan menekşeler gibiyim
Hayıflı uzaklıkların biçare sürtünmeleriyle
Kendimizi sardığımız tutkunun odalarında
Çoğalan bir ayrılığın yağmur damlasıyım
Yasak bir ayinin belki de son sayfasıyım
Bir gün siyah beyaz resimler atılınca çöpe
Renkli yaşam slâytlarıyla yol alırız göçlere
Lirik bir hıçkırığa karışır biçare ömrümüz
Evrimsiz harabelerde isimsiz bir taş oluruz
Selahattin Yetgin
Aşk esaret mi? Cesaret mi? Fedakarlık mı? Bilmiyorum. Sabırsızlıkla içilen üçü bir arada kahve gibi içimizi yakıyor. 🙂 Ama bu yürek sızısı üstüne su içildiğinde geçmiyor uzun sürüyor. Sayın Yetgin, şiirlerinizle buluşabilmek beni son derece mutlu ediyor. Gerçekten de dolu dolu şiir okuyorum. Çok güzel yazıyorsunuz. Bu konuda yeteneksiz olan ben hani kıskanmıyor değilim😆 Maşallah diyorum nazar değmesin diye 👍 Kutlarım.