Kelebek Ve Ateş
Büyük bir ateş hayal et,
Zalim gecenin tam ortasında,
Dev kütüklerin üstünde yükselen, kor gibi yanıp da.
Yeşil, güzel gözlerini kapa,
Ve öyle gör geceyi de, nârı da.
Ateş sıcak,
Cehennem gibi.
Kıvılcım saçıyor civara.
Korkutucu bir ışık bu,
Ay, yıldızlar hep kayboldu ateşin nurunda.
Sanki binlerce mızrağı var ateşin,
Bir bir fırlatıyor göğe,
Ne hayret, bu ateş bir başka!
Her bir mızrak, en güzeli yeşilin.
Karanlığın diğer ucunda bir küçük kelebek,
Çırpıyor kanatlarını ince, narin, nazenin.
Yol alıyor, ağır aksak uçarak,
Kapılmış cazibesine ateşin.
Bir küçük gece kelebeği bu gelen,
Canı az, hani üflesen dağılır sanki,
Ama o ne gayret ey kelebek!
Ateş cezbetmiş onu belli ki.
Zavallım,
Erdiğinde vuslata,
Kül olacak o anda.
Ateş yakacak bedenini,
Azıcık toz, belki ancak duman olacak o aşk uğrunda.
...
...
İşte yar,
Kelebek ve ateşin öyküsüdür bu alem-i manada.
Öncesi sürgün,
Sonrası düğün,
Düğünü hüzün bir öyküdür.
O kelebek ki, beni temsil eder,
Aşıktır ateşe, uçar pervasızca.
O ateş ki, sensin bilirsen eğer,
Maşukunu yakar bila ıttıla.
Ve ben yar,
Bilerek neticesini bu sevdanın,
Halen uçuyorum bu zayıf kanatlarla,
Sana...