Kelebekler
Kahverengi bir dal kümesi içinden giriyorum.
Girerken zorlanıyorum, geçit vermiyor.
Sonra birden kararıyor.
Bir yolculuğa çıkıyorum.
Karanlık, zor bir yerden gidiyorum.
Sanki içinden çıkılmaz bir ormandayım.
Ağaçlar eğilmiş, yapraklar tozlu, kırışmış, yırtılmış.
Dev bir tufan geçmiş üzerinden,
Bir sağa bir sola savurup,
Yerinden çıkartmaya çalışmış, yıpranmış.
Büyük bir fırtına, yağmış, yağmış,
Taşmış, yapraklara değmiş damlalar...
Gözyaşları olup akmış.
Bir kapıya varıyorum.
Dev gibi, sarmaşıklar sarmış,
Açılmayan, eskimiş, sararmış, lime lime olmuş...
Kapıya dokunuyorum...
Sıcak...
Zorluyorum, çekiyorum, kopartmaya çalışıyorum...
Kilitli.
Geri dönüyorum...
Bir adım, bir adım daha, uzaklaşıyorum...
Sonra... Sonra birden dönüyorum, tüm gücümle asılıyorum...
Vazgeçmiyorum...
Kapı direniyor, direniyor ama açılıyor...
İşte o an görüyorum uzun zaman hapsedilmiş bembeyaz kır tarlasını...
Yüzüme kelebekler vuruyor.