Keman Ağlamasın
hayaller sığınmış, camdan evler
gözlerimisiniz? sağır duvarların
ışıklar saklayan billur yüzler
geçmişi okuyor, silik dudakların
bir kadın çıkar içinden
sana benzer
ışıkla yanar, ışıkla söner,
meçhulün penceresi gibi
ürkek aynalar
her dem kendine döner
..../açıl şimdi geçmişine/...
dar koridorun ortasındasın
sağında bir kapı
solunda bir kapı
karşıdaki kapıdan upuzun
biraz daha yana
/onun kapısı durun! /
.....kapat açılmasın
.....mahrem uyanmasın
.....yerin kulağı var, duyulmasın
üstünde sağ köşende
/hatırlansın/
akşam gül alınsın, unutulmasın
açıl şimdi içine
o akşam ki gülüşüne
duyduğun odadan
.................kahkahalardı
biraz daha uzan
kenardan, bir görüntü
karşı odadan
menekşe kokulardan
dallara konan bir bahardı
camda gün, ne kadar kızıl
doğasına uzanın yıldızların
sarı, kırmızı, ebruli ve süzgün
üstüne konar omuzların
göğsün, ne kadar kutsal
kelebek kanatları
hafif, berrak ve tatlı
/dokundu
..........katil dudakları/
göğün?
güneş, deniz ve kumsal
bir kristal ve kutsal
göğsün
sanki /masal / tapınakları
..................ayna,
...........biraz daha...
hıçkırıklara boğulan,
okşanan bir keman.
sen ağlama
/matem sanılmasın/.
ama,
ama ağla
kırık kemanınla
burada kalınmasın
biraz dahası yok artık
geçti,
geçti ama gitmedi
havada bir burukluk var
küf kokuyor sanki
bulutlar çillenmiş
bin yıllık uzaklıktaki
...................gözlerin
sanki biraz kanıyor
dahası, çok karanlık
koştukça uzaklaşıyor
sonsuz, saydam bir dünya
çek elini,
keman ağlama
sus yeni uyuttum
..../yatır şimdi içine/...
bu akşamki gelişine
duyduğun odadan
.................hatıralardı
menekşe kokulardan
kollarımda açan bir bahardı
ışıklar sönsün
kristal göğsüne gözler gömülsün