Kendime Eyvallah Olsun Adı
niyeti aşikâr gönlümü
sual etmeksizin
ellerine bırakacak
sâdık bir tâlib’dim
eşiğinden içeri koymadın beni
uzaktan uzağa izledim
başka gönüllerde körleşmeyen nefsini
ayrılırken kapından
deyişine kulak veren kimse bulamayacak
bir abdal olmuştum
çok yürüdüm
şu önümde sonsuz uzanan arşı bir başıma
her ağaç gölgesinde
aynı kâbus böldü uykumu
ellerim hatırlamak istemese de o günleri
zihnimden hiç çıkmadı
geçemediğim eşiğinden
içeri doğru
yalvarırcasına
gel etme deyişlerim
bir gönle sığmamış gönlüm
sürür ayaklarımı peşinden
gözlerime mecal vermeyen bu yerden ayrılırım
uzaklaşmanın yakınlaşmak olduğunu kavrayamayan
bir cahilim hâlâ
ne zaman
bir su sesi duysam
eylenmeye meylederim
kızıl doğan ay’ın
suya düşen aksinde
heybemden taşan mektupları yakarım
kimseler bilmesin diye
boğazıma dizileceğini bile bile
bir yudum su içerim
yeni bir su sesi duyana kadar
önüme gelen ilk cılgadan yürür giderim
duymuştum bir yerden
yol senin yürüdüğün kadardır
kimse sebepsiz bir yere varmaz diye
bundandır
yolumu sürekli değiştirişlerim
nereye varmak istediğini
kendisi de bilmeyen bir abdalım nihayetinde
aşkın herkes için aynı minval üzere tecelli etmediği bu yolda
yürüyorum işte
heybemden taştı taşacak mektuplarım
kimseler okumasın
bir su kenarı bulamadım henüz
kızıl aya da daha çok var
görüyorsun ya
iki cümleyi bir araya getiremiyorum artık
bu sahibine ulaşan bir mektup olacaktı güya
neyse
ne de olsa ikinci defa okumayacaksın
işin özü
gidiyorum
sevgili
epey uğramam buralara
bu defa sana değil kendime
Eyvallah