Kendine Bir Gidişten
?Geçti gitti zamanla?
Yağmur tanelerine iliştirilmiş
Kimsenin bilmesini hiç istemediğim
Atık su kanallarından akıp gitmesine üzülmediğim
Islak ve boş ve de sahipsiz kaldırım esintilerinde
Dileklere sahiptim bende
Her en arabesk döneminde ki delikanlılar gibi
__Hiç aklımda yoktu akla gelmedik dilekler dilerken bile
?Umudun ansızın doğup erkenden gittiğini bilmiyordum?
El ele, diz dize
Oturmuşken defalarca antlaşılmış
Şehri, en mutlu
Şehri, en hüzünlü en duygu yüklü yerinden seyreden bankında
Herhangi bir doğa haline adanmış
Doğuşu ayın, güneşin
Gelişine göçmen kuşlarının, mevsimlerin
Hep yeni yeniden yenilenmesine doğanın
Açmasına gülün...
O bankta geçirilmiş her anın
Adına adanmış iki ağızlı yeminlerim var... vardı
Unutmaya bırakılmış
__Gideceğim
?Gitmelerin gerçekten gitmek demek olduğuna inanmalıydım?
Bir elveda mevsimi yaklaşıyor, sakin
Seherle kalkarmış ya göçmen katarları
Erken vakitli günaydınlarım var şimdi,
Bir gidişe mesken olmuş odam;
Pencere kenarında bir ayağı aksak iskemle
Üzerine bir yaprak müsvedde bırakılmış
Dört ayaklı tahta masa
Andıkça yankısın diye hiç doldurulmamış oda, odam
Eski bir gidişe benzer aciz vakti kokan...
__Bir tek gitmeler var şimdi fikrimde
"Şereflice mağlubiyeti kabul etmek kaybetmek değilmiş ve elde edememek?
Şahitsiz, kimsesiz
Mendillerin süzülmediği boşlukta
Derinliği kendini aşmış matem havasında
Hiçbir gidişe benzemeyen
Bavulsuz, dahi ceketsiz hatta arınmış duygularından
Kendini bilmekten inadına vazgeçirilmiş
Bir gidişteyim şimdi
__Gidiyorum
?Kirlenmiş, kırık bir kaleme emanet edilmiş bir parça kağıt ne söyleyebilir ki?
Zannetmiyorum ki alırsın haberimi...
Sen benim umutlarımı yüklenip gittin ya
Kalmadı iyi ya da kötü bir temennim
Ne kendime ne de birilerine, bir şeye
Lakin şöyle demiş usta;
?Dilerim tanrıdan ki, sana açık kucaklar
Bir daha kapanmadan kara toprakla dolsun,
Kan tükürsün adını candan anan dudaklar,
Sana benim gözümle bakan gözler kör olsun!?
__Gittim
Mustafa Akkoç