Kibar Gelin
siz bir dal kırılsa ağlardınız hani
hani gözleriniz deniz ve içinde binlerce
merhametli balık ağlar/da dolanırdı
çırpınmak yok kelimelerde çıldırmak var
aşkı tanımadan önce de çocuktunuz
düşünün merhamet umuyorsa bir dağ
bir serçenin kırılmış kanatlarından
ne dağlığı kalmıştır artık ne de yarlığı
yalnızca kelimeler üşür ekimde
mazlum bir şairin adı kaleme düşünce
yıldızlar sedef kakmalı kutusundan
dağılırken gökyüzüne gülümsüyorum şimdi
böylesine bir cevher eski kayıp seher
hangi denizin işi bu hal anlayamıyorum
kırıp kırıp sahile atıyor kabuklarını
dün kainatla helalleşirken dudaklarım
gözlerimden akan yaşın ardında kaldı yüzünüz
şimdi siz asıl ayrılığa üç gün sayınız
sonrasında hatırladıklarınızdan arta kalanlardan
şimdiye kadar hiç olmamışçasına cayınız
ceviz ağacının altında çocuklar düşlüyorum
elbet gülüm iki acıdan biri gerçek olacak
hatırınızda kalır mı bilmem eğer dönemezsem
kibar bir gelin gibi sevmiştim ellerinizi uzun uzun
hani o sahilden bu şehre uzanan yol ki iyi bilir
seni benden sonsuza kadar alan asıl o şehir