Kimine Göre Kader ya da Dua ya da İsyan
Ey! Yeri göğü yaratan
Ve “kadere karşı çıkmayı” en büyük günahların başında sayan
Ve sevmekten
Ve sevgisinden daha çok, gazabından korkmamız lazım gelen
Büyük büyük kitapların sahibi…
Ve ey! Tanrılar adına
Kendilerine “isyan etmeyi” zinhar yasak eyleyip
Karabasan gibi
Her daim zayıfların tepesine çökmeyi büyük bir marifet sayan
Devletlû ve haşmetli büyükleri dünyanın
Vallahi de billahi/ ve de İllaki de illaki
Dişlerinde insan kanı/ ellerinde haram lokma
Yumruklarını gökyüzüne kaldırıp kaldırıp
Katlime ferman korkunç bir hınçla kızacaklar bana
Biliyorum… Adım gibi eminim…
Ve lakin
Tanrı misafiri değil ki
Şu açlık, şu yokluk, şu yoksulluk
Ve şu kör ve şu dilsiz ve şu sağır suskunluk
Ve hep terkedildiğimiz şu büyük büyük ayrılıklar
Boynu bükük yalnızlığımız
Ve İçimizde cehennem ateşi gibi yanan şu hasret
Şu çaresizlik
Şu zulüm ve şu amansız ve şu sersefil hayat
Gözümüzde yaş
Ve şu savaş ve sineme değen kurşun yarası
Ve şu… Hani… savaşlarda kuş tüyü kadar ağırlığı
Ve minik bir gülüş kadar bile ederi olmayan varlığımız
Zamansız gelen ölüm
Ve şu korkunç ve şu içimi parçalayıp duran hiçlik duygusu…
“Başımız gözümüz üstüne” deyip de
Kapımızı açıp buyur edelim hemen…
Sına gücünü
Ey! Yerin göğün yaratıcısı
Demirbaş eşyalar gibi içimize yerleşip duran acılardan kurtar
Günaha meyilli yoksulluğumuzdan koru bizleri
Ve dünyayı ele geçiren zalimlerden gazabını esirgeme sakın
İnsanlarla arana uzun uzun menziller
Zulme ve savaşa meyilli elçiler koyma
Gücünü göster…/ ve bir an için bile olsa
Bir an için bile olsa… Sevinçler yağdır
Sevgili kıl/ mutlu kıl/ özgür kıl
Güldür yüzünü insanların
Ki, tadı yüreğimizde baki kalsın/ sevmelerin ve aşkın…
“ya sabır…” deme
Rahmetinden…/ ve ama bir gün ve ama bir gün mutlaka
Sevinç yağmurlarını yağdıracağından söz etme bana
Gücünü göster
Ve yağdırabildiğin kadar yağdır sevinç yağmurlarını
Yağdır…/ yağdır ki, dudak ucuyla da olsa azıcık gülelim bu gün…
(*) Yoksullara, ezilenlere ve kimsesizlere “kaderden ve tanrıdan” sıkça bahsedenlerin (iktidarların) dili gerçeği bilip kavrama ve açıklama dili değil, tam tersine soygun düzenlerini koruma, gerçekleri ”tanrı ve kader ” kavramıyla ört bas etme, saklama ve saptırma dilidir.
Ağustos-Ekim 2019