Kimliksiz
ruhumun adı yok
beyaz bir minibüsle gelmiş, kimliksiz çaresizliğim
fötr şapkam yırtık, sırtımda pardesüm, ensem kapalı,
yahut mapushane tesbihi elimde
parıldamakta etrafımı saran cam kavanoz
upuzun yatıyorum...
orada gerçeklere dönmüyor sırtım
iyi ki sökebiliyorum alfabeyi,
ilkbahar mektupları düşlüyorum daha şimdiden...
ilk yardımın serum kokulu odalarından birinde
çürümüş havasını soluyorum acılarımın
yatağımın başucunda fakir çiçekleri,
emer sürahide yarılanmış oksijeni
beyaz meleklerim görünür kapıda,
sol yanı kimlikliler
şefkatle tutulur ellerim,
annem gelir aklıma
debelleşir bedbah nabzım,
mercekleşir umutlar
yanık bir fener tutulur gözbebeklerime
aydınları gelir aklıma ülkemin
dellenmiş düşüncelerim,
kaçış planları yapıyor ara sıra...
gri tonlu odama döndürülüyorum yine
birazdan tahtadan bir eve gireceğim,
sonra toprak kentlere yolculuk...
iri, delikli, yeşil çarşaflar örtülüyor üstüme
bir kesik daha oluşuyor iki göğüs aramda
ve tiz çığlıklarıyla kendi esirliğim düşüyor,
mermi tabaklarına...
ideallerim geliyor aklıma,
aldatılmışlığım...saatlerin yalanları
ruhumun gizemliliği geliyor aklıma,
...cenkleşen akıl sahipleri...
sonra annem... hep o geliyor aklıma...
yaşamdan silinmişliğimi kurtarmıyor,
sönükleşen umut ışıkları
evli evine, köylü köyüne dönüyor
içtiğini kusuyor fakir çiçekleri...