Kırık Kadeh
Uçurumdan aşağı atar gibi kendimi, bıraktım sigarayı şarap dolu kadehe
Yetmedi o ses hiddetimi yenmeye
Kadehi bütün gücümle yere fırlattım
Peçeteyi aldım dudaklarımı sildim, gayet kibar bir şekilde
Sandalyeyi geri ittim geceyi bölen o gıcık sesiyle
Doğruldum
Sandalyeyi kaldırdım geri yerine koydum
Korkudan, sert bakışlarımın altına gizlenmiş sesimden, birkaç kelime duydum
-Artık gidebilirim.
Tabak ile masa arasında köprü inşa eden bir mühendis edasıyla bıraktı çatalını
Çıt diye bir ses duymamalıydı
Başardı
Sağ elinde duran bıçağı, kurbanın boğazındaki lokmaya denk getirmemek için yutkundu
Parmakları ile düşünceleri arasında kendini bilmez bir katil peydah olmuştu
Vurdu
Bir daha vurdu
Kalbine beynine en çok bilmediğim o yere
Sonra bir daha
Bir daha
Sonra bir daha duyunca çığlığını
Belki öl(dür)müş olmaktan korktu
Sustu
Yer kanla tuz olmuştu
Bir yudum şaraptan sağanak yağmurlar umdu
Bir yudum daha
İşte o damla süzülürken yanaklarından dudaklarına
Doğruldu
Baktı gözlerime
-Dudaklarımın seni hissettiği o anda, bir damla sen ilişmiştin
O ilk şarabımızı yudumlarken
O ilk aşk yaşı, gözümden düşerken
O bir damla şarap, bir damla göz yaşı, bir damla sen buluşmuştunuz aynı yerde
O gün doğmuştum ben aslında
Beni öper misin son bir kez
Bu boşluğun üstünü örtmek adına
Öptüm
Öptüm
Öptü
Artık gidebilirsin, dedi
Aşk kıpkırmızıydı yerde
Cam kırıklarından yüzü yansıyordu, parçalanmış hayallerimize
Ben izmarit
Aldım,
Çıktım.
....
.....
Gidemedim, sadece gittiğimi sandım.
Arşınladığım onca yol, onca tanıdık sokak, onca tanıdığım simada seni aradım.
Hiç bilmediğim şehirlerin ülkelerin iklimlerinde, o bir damla düşer mi diye avuçlarıma, elim açık dolaştım.
Ve bir gün isminin üstüne kelebek kondu
Orada yaşadı
Orada öldü
Nişanımız kelebek suretinde, adın üç nokta kaldı yüreğimde
Ayrılığın ömrü maalesef aşkın ömründen daha uzun sürdü
Ve aşk ömür biçilmeyecek kadar sonsuzdu
Hüznüm baki
Pişmanlığım hakikatim oldu.