Kırılsın Sandukanın Kapağı
Kimse yok mu bu şehirde?
Nerede beyazın kalabalığı?
Karaları mı giydiniz üzerinize?
Gökyüzünün mavisi griye çalık
Uzamıyor gölgeler artık
Nerede güneş?
Yıldızlar nerede?
Hiç için savaşanlar
Pire için yorgan yakanlar
Siz de mi düştünüz
Yalnızlığın pençesine?
Siz de mi
Bıktınız çağın artıklarından?
Siz de mi
Kaçtınız beton yığınlarından?
Çocuklar
Onlar nerede?
Elma yerine gökten
Bombalar mı düştü?
Masallarını
Şeytan mı aldı götürdü?
Ya hayalleri...?
Toprak kara puşide mi sarılı
Bu matem havası, bu sessizlik, bu bekleyiş neden?
Kim sökecek yüreğimizden acıları
Kim merhem olacak bize bizden başka
Dön de bak arkana
Kaç rivayet katarı
Kimlerdi gelip geçenler
Geriye kaç iz kaldı?
Ey...! kendini dev aynasında görenler
Hiç sordunuz mu kendinize
Olmayan evrende varlığınız kaç para eder?
Bu dünya hepimize yeter, tasalanma
Hepimiz aynı çemberin içindeğiz
Çıplak geldik bu cihana, çıplak gideceğiz
Ne tamah edelim ne de kahır
Geriye sadece sevgi baki kalır
Şimdi birlik zamanı
Çocuklar için
Kinsiz, kibirsiz, tertemiz bir evren için
Kıralım sandukanın kapağını
Çıksın içinden yedi cüceler
Şenlensin yeryüzü
Çağlasın gökyüzü
Çöl ortasında fidan da
Yeşerir erişir arşa
Yeter ki sen kalkmak iste şaha
Ey...! kendini dev aynasında görenler
Hiç sordunuz mu kendinize
Olmayan evrende varlığınız kaç para eder?
Çok güzeldi Nihal hanım şiirin bütünü. Dağınık geldim toplandım. Çıplak geldim vahalandım. Kaleminiz daim olsun. Özlü sözler gibiydi mısralar.