Kırk
Kırk
Kırk yıl var,
Ayaklarım altında ezdiğim, çiğnediğim.
Hesabı kabarık, tarifi zor.
Bir çırpıda nefes nefese habersiz solukladığım,
Saçlarımın rengini solduran...
Satır satır yüzümü çizdiren kırk yıl...
Kimi zaman kapkara, kimi zaman ciğerlerimi söken,
Güldüğüm, alay ettiğim, oynadığım oynaştığım...
Üstüne toz kondurmadığım, yirmiler otuzlar,
Sayıp sayıp unuttuğum, eskittiğim, eksilttiğim,
Azını çoğa saydığım, kırk yıl.
Ey hayat kırkında başlar diyen bilge,
Kırkla beni kırk yerimden,
Gördün mü bilmem bu sabah gelirken?
Toydu, yiğitti, mertti taşı sıksa ekmek ederdi.
Gözlerim önünde kardılar toprağa,
Tam yirmi bir yaşında,
Gücü yetmedi sinsi bir mikroba.
Uyan bilge uyan,
Ölüm kol geziyor, ölüm pusuda.
Belki kırk yıl daha var!
Görmediğim, bilmediğim, duymadığım,
Bakınca sis çöken, diz kıran, bel büken,
Hor hakir sığıntı,
Artçı sarsıntılarla büyüyen,
Ürediğim, ürettiğim...
Ama aklı sağlam ruhu dinç, gönlü genç;
Baharında boran saklı kırk yıl...
Dur bilge dur!
Taşıyacağım kadar öğüt ver,
Yiyeceğim kadar ekmek su.
Kabımdan çok laf etme,
Daramdan taşırma beni,
Hal böyle deyip gitme.
Az önceki genç var ya,
Aslında her şeyin farkında.
Bir bilsen anlattıklarını...
Kefen neden beyaz,
Neden dikiş tutmaz düğüm düğüm.
Al işte kırk başlı bilmece.
Hayat dizgini kopuk tekerlek...
İşin zor dedi gülerek,
İşin zor...
yıllar sessizce akıp giderken nelerde alıp gidiyorlar oysa bizden
yine de herşeye rağmen yaşamak çok güzel ,
dilerim Rbbim bir kırk yıl daha ömür versin size.
kutlarım dost kalem emeğin değer görsün hürmetler.
kırklar içinde ne manalar anlatıldı nasihat ve ibretlik dizeler...