Kırk Ambar II

biraz zamanları biriktirmiştim

sanıyordum oysa yanılmış ve tükenmişim

işte bu benim yüzümdür çizgili çirkin ve aksak

ben böyleyken bile tırnaklarımı kestim saçlarımı ellerimle taradım

yine de her gün yemekler yedim hayata astım tenimi nefesler bile aldım

çirkinliğimi bildim diye bütün aynalar güzel bütün gecekondular efendisi olsun şehrin

konformizmin pırlanta yüzüğü düşsün cehennem dahi gül bahçesidir

yani demem o ki çıldırırdı karadeniz akdenize her mevsim turistler inerdi

akşamları çay ocakları olurdu çaylar bronzlaşırdı kavurucu sıcaktan

ve öyle bir an vardı ki sevmek ne diye tanrıya gazap olsun sorardık

gazetelerde görmedim bunu matmazel çünkü ölüler sevmeyi bilmez

kemale ermiş sükutun nabzı engindir ve duyulmaz ve bunu da bilmez gazteler

repeat after me : lem yelid ve lem yuled

işte böyle böyle kedilerin nankör olduğuna inanmam ölülerin bir daha öldüğüne

ruhu beynin üretimine korkarım şirkim yetmez

yine de çayları fazla fazla içiyorum atman'a selam olsun ve nirvana gülüşüne

cinlerimi çarpsın sonra çilenin sonu gelmez telaşı ruhum konulduğu tüm kaplarda bunalsın

artık gül bahçesinden kovulmuş gibi feryadı salsın bülbül ve biz el malı sodalardan içelim

yazları böyle tüketelim matmazel agustos cenazemde olmasın adı bile anılmasın

şarkın nağmeleri inlesin mezarımda aristokratlar hakkımda küfürler yazsın

ve beni yazlar hatırlamaz bunu sakın unutmayın bir umut gibi sarksın pişmanlıkla celladım

 

gül kuşu evet hayır onun adı gül kuşu hayır ölünün uzatılmış gülüşü

kimseler bile olmaz dünyaya gözlerim açık hayretler içindeyim

ve söylemek istiyorum dünyada âmâ olan ahirette kör kalır

işte bu demektirki bütün putlarımı yıkmalıdır ibrahim

fakat niçin bunca susuyorum uzamda ne olacak sanki aksim ne olacak bu pazar günleri

bu ceviz ağaçları şu çirkin şarkıları mırıldanan çocuklar

gidip okula aile birliklerine yazılsamda ne çıkar yani bir gramafonum dahi yoktur

yaşım eskimemiştir henüz kadim medeniyetler ölmüştür

kırılmış kanatlarını çırpa çırpa işte şuncacık varabilmiştir yüreğim

oysa gün olupta sevmekte paslanırmış bunu çok geç öğrendim

bilseydim sabahları daha erken kalkardım buz gibi sulara yüzüm olurdu

var olmakla işte nasıl söylesem

bu günah bana suç olarak yetti yitti sonra huzur ruhumun dergahında

çağdaş katliamlar yapılan pazarlarda çağdaş aptallığın yıkıcı saltanatı

ve zift dolu gözlerden akan petrol yepyeni bilimler türetti

şimdi siz bükülmeyin direnin

şimdi siz kirlenmeyin direnin

şimdi siz ta ki kırılana dek

şimdi siz ta ki deli olsunlar böyle desinler böyle bilsinler

kalbin sızımlarından kopuveren bir mızrak

şimdi siz ta ki suda yürüyün

 

kendini unutanların hepsi uykuda işte bir kaçış olmamanın delili size

bir güvercin ve narin bir bıçak gibi sessizlikten akan şüphe

milattan önce yaşamış isa gibi mahcupluk ve kan

kemikleri sızlayan bir heykeli kanserden taradılar birgün ve yolları biraz olsun uzattılar

çünkü ortadağu bataklığı lübb-ül lüb şiarınca kurutuldu

 insan biraz yaratılmamış kalmış idi sonuçta

ve işte kurutulmuş yankılarda mevsim çok geçmeyecek

tutunacak tek bir şey kalmayacak şu hayatta

fakat şimdi bunları boşverin kuzeybatı yönünden rüzgar esiyor

ruhumu jiletliyor az ötemde bir intihar ve benimki acılarım gülünçtür

bunu iyice biliyorum şivesi bozuk bir dilbilimcinin konuşması neyse

- bunun üçün yanlızlık hekezden apayru insanlar yapicek -

diyerek intihar tanrının yüzüne tükürmektir siz sakin olun

ayaklarınızı uzatın derin nefesler alın nüfus planlamasına bakın sonra malthusun

oysa allah en büyük risk faktörüyken niçin hesaba katılmadı

ve dar zindanlarını oluştururken popülist söylemler var olmanın

niçin ayaklarım kanıyor şeyhim sevgilim niçin raksına kapılamadım dersin modern dünyanın

sanki işte rus ruleti oynadık dünyayla son kurşun ondayken yüzüme baktı sinsice güldü

sonra helak olmuş kavimlerin sergisi açılmışta önümde iblis bağırmış

işte tüm bu topraklar benim işte tüm bu mülk işte bütün hepsi

 onları dileyen yanıma gelsin
ayaklarıma bakıyorum var olmak vehminden kalan bir sancı

ve şeyh ayaklarıma bakıyor ve gülüyor ve diyorki

'' bizim yolumuz dikenlidir ayağını seven gelmesin ''

incinse bile mühim değil ilticası aşkların göçebelik atalardan yadigar

patlayan kuşlara benzer orda doğuda bombalar

ve nisyan bir sünger gibi içer durur zihnimi az sonra reklamlar baş gösterir

sürreal mutsuzluk kolpa malzemelerden putlar ile devrilir ve oluk oluk kan akar

meyhaneler genelevler ve sinemalar dolar dolar boşalır

ne çok tanınırsak onca ölümsüz oluruz meşhuriyetim kendinden başkasını tanımayacak

algıda yanılsama algıda cin çarpması al gıda söyleminde kibriya

ve işte dünya.  bir kuş kimseye aldırmadan ne çok yaşıyor

05 Eylül 2016 162 şiiri var.
Yorumlar