Kıyamet Kopar Sevince
kum saatinde gözü...
ayrılığın ilk üç dört tanesi akarken
giz büyüklüğü camından
geçerken hayali mutsuzluğun
en saf halinde
bildiğini bilmediği farz etmek
ne büyük hüner ise
ve kays'a mecnun diyip geçmemektir gerçek
mecnun olmak aşkına son nefesini
''leyla'' diye vermekse
olamaz hiçbir aşık mecnun
ne de leyla
olamaz kimse ne onlar gibi
ne de onlara ulaşabilen yıldızlara...
kurduğu eli bozup yeniden saldırmaksa kumar
ya da kaybettiğinin hırsıyla
yeniden kazanabilmektir aşk
sarı renge boyarsa güneşi yeniden
gözlerini kapar her defasında yılanlar
kızıllığını görünce uzakta
ve masmavi bir hayaletse enginliği denizin
büsbütün şaşırmacalara meyillenen kadehler gibi
gün geçer ve biat eder siyahın asaleti
beyazın önünde bir tarafı masum
bir tarafı bitkin...
kıyametler kopartır gün ve günlerce
hani izmir'de tanışıp başka bir hayalde rastlaşmıştık
kuru bir söz ile bitmemişti sevişmeler
hani biz gerçekten sevmiştik dudakların canlılığını
vazgeçebilrdik gerideki seslerden-görüntülerden
izi kalmamış kıyameti devri aşkların
koptuğu yerde başka bir hayalleri sevince...
koyu bir aydınlık sokaklarda,
tarihi nakşeden hüzzam hayalerde
ne tesadüfki gün ay geçer birlikte
amalarda bile yoktur yeri senin
ve seni sevmelerde ama (demelerin)
tümüyle bitmeyecek bir haykırıştır bu herhalde
isyan gençliğimde, gençliğim bilmediğim bi yerde...
eğer bir gün gerçekten birini severde
işte o zaman (ölüm) ölür gözlerinde
kulağında ayrı bir melodi son nefesinde...