Kıyısını Hatırlamadığım Limanlarım Oldu
hiç kimse dokunmadı ağacın dallarına
geçtiler
arabalarla ayaklarla ellerle
ben yapraklarım dan bulutlar sarkıttığımı anlatmak istiyordum
olmadı söyleyemedim efendilerime
kağıttan şiirler edip yol aldım
ve kıyısını hatırlamadığım limanlarım oldu yüz yıllar boyu
ağaçlar kaldırıp başını gülecek diye
sana uzun uzun sarıldığımı hatırlıyorum
birileri bunlar mabetlerdir deyip kayıp oluşumuzu üstümüze kilitledi
şaşırdık umulmayan bir yerden mi geçiyoruz ki
böylesine derin şakalarla karşılanıp hatırlanıyoruz
bütün tümsekler bitti derken çok sevdiğine kavuşamadan dindi keman
düş göğsümün yarasından ertelenerek gel
buğular çakıl taşlarına sahte gülüşmeler göndersin
kim ağlar ki bu gerçek değildir denildiğinde
kim nasıl ağlarsa ağlasın umursama
göz yaşlarım önüne eğildiğinde
içini ıslatacak bir ışığı nasıl olsa damlatacaklar kalbine
evler binalar insanlar öldü ben öldüm
şimdi tersinden çekiyorum o bilindik hayatı
kırlangıçlar söylüyor şarkımızı saadet
aynı atlasın altından fışkıran ikilem dudaklarımız beliriyor
aynasında aksını kaybetmiş bir ölü gibi
istesem de seni duyamıyorum.