Kızıl Bir Veda Serpiştiriyorum Gözlerine
' Şimdi koysam gramofona hüzünlü bir plak,
okusam sararmış bir roman.
Bir şiir yazsam... Hatırlar mıyım adını? '
Kaç ihanet taşıyorsun yine çıkınında
Heybende kaç mutsuzluk
Kaç martıyı aç bıraktın
Kaç gemiyi yolcusuz
Geceler yokluğunda soluksuz
Selamımı almıyor artık işçiler
Ayırmıyor balıkçı gülüşünün en tazesinden
Esmer gözleriyle boyacı çocuk
Yenilemiyor parlak cilasıyla ömrümü
Oysa hiç almamıştım para üstünü
Kirli sakalıyla bakkal amca
Kovalamıyor sakız çalan çocukları
Giymiyor pembe terliklerini
Mavi tülbentli teyze
Ne çok yakışıyordu küçücük ayaklarına
...
Kaç parmak izi taşıyorsun ellerinde
Bedeninde kaç yürek aşksız
Kaç şarkıyı notasız bıraktın
Kaç Kasım'ı Aralık'sız
Hasretler ardından anlamsız
Kurtarmıyor solcular artık ülkeyi
Tek yol devrim olmuyor duvarlarda
Bozmuyor meydanlar sessizliğini
Dört nala gitmiyor kızıl atlılar
Şiir yazmıyor Nazım Usta
Demlenmiyor taze hayat kahvehanelerde
Ağlamıyor yeni doğmuş hüzünler
Çingeneler bakmıyor yalan fallara
Akasyalar bahşetmiyor kokusunu
Kulak asmıyor Akdeniz hiç bir rüzgara
...
Ben ise üşüyorum;
Yüreğime tutuşturulmuş aşk parçacıklarından
Koca bir kent yanarken ellerimde
Kızıl bir veda serpiştiriyorum gözlerine
Hiç hoşça kalma diye...
2012
böylesi güzel bir şiir ile seni aramızda görmek çok hoş bir duyguydu
gönül dergahımıza hoş geldin Irmak kardeşim selamlar.