Kokusunda Ölüm Var
Yabancı sular diyorum yağmur damlalarını dahi kabul etmeyen,
kıvrımlı dalgalarla beni anlatıyor,
kırık bir sonsuzluk.
Zuhur ediyor kaygılarımı,
göğsünde ince bir halat.
Bütün elde edilmeyen kadın kokusu nasihatleri,
bir iftira gibi tuzlu su kusuyor.
Kokusunda savaş var kokusunda kavgalar
illallah ediyor, kokusu ölü bedenlerin panzehiri
ama güzel,
kokusunda ölüm var
çünkü güzel.
Bir kadın tanırdım; kuşun bedenine girmişti,
insanlardan uzakta kokusu yeşil çiçeklere konardı hep.
Bir bana yakın, bir bana uzak.
Bir günah gibi iz bırakan derin çizgilerde
ressam gibi altında silik gravür.
Siyahın elli tonu var yüzünde,
tanrım
ama siyahta güzel, utandırmadan bir solukla
anne gibi öpüyordu alnımı.
Bugün öldüğü gün.
Her gün öldüğü gibi bugün de öldü,
yukarıdaki külüyle serpilip yeniden doğdu
ve yine öldü, bu gecede.
Diriler ölüleri düşünmez.
Ama öyle değil, anneler evlatlarını unutmaz
dağlar çiçeklere küsmez kış geldi diye
öyle değil,
yeşil kalmakta var sararmakta.
Diriler ölüleri düşünmez.
Ama öyle.
Hiç çiçek beslemedim ben
bir cam kenarında ya da balkonun demir parmaklıkları arasında.
Sabaha uykulu gözlerle can havliyle güneşin bakış açısına tutmadım hiç,
telaşla kavruk ışınların altında unuttuğum için ölmesin diye
koşarak kurtarmadım mesela.
Ölüler konuşmaz.
Ve bitti,
artık hangi tanrının huzurunda çekiyorsa acıları
ben değilimdir öpen dudaklarını,
değilimdir gözlerine hapis tutan.
Şimdi gözlerimiz birbirinden kaçıyor,
gözlerimize kurşun sıkıyoruz.
İmgeler volkan gibi patlıyor ve şiir her seferinde yeni yükseltiler kazanıyor.
Şiir. Tebrikler Şehmus Bey.
Çok çok iyi bir şiir ve ben çok beğendim gerek içerik gerekse işleyiş mükemmel içtenlikle kutluyorum şair