Kömür Karası, Yaprak Sarısı Aşk
Ve yine o bildik meltem,
Yine fynı sahil.
Ve saçların o meltemin peşi sıra uçuşuyor yine.
Ve hava soğuyor birden.
Şairin dediği gibi 'İstanbul üşüyor'
Sen de Üşüyor musun?
Önce Yağmur yağıyor,
Yine aynı Sahil.
Elinde bir şemsiye, Karşında kız kulesi tüm ihtişamıyla.
Aylardan Eylül,
Aklında Kendine ait bir aşk hikâyesi, acılar ve mutluluklar dolu her anı.
Ve başlıyorsun konuşmaya kendi kendine;
Şu hayatta hep yaz olmaz ki,
Bunun baharı da var kışı da.
Derken Yapraklar Dökülüyor;
Her biri kuru ve sararmış.
Sayayım diyorsun ama ne mümkün.
Dalgayla kıyıya vuran kum tanelerini saymak kadar zor.
İçin gidiyor dökülen her yaprağa
Ve yine aynı hikâye aklında.
Başlıyorsun yine konuşmaya kendi kendine;
Kırmızı Değildir her zaman aşkın rengi,
Bazen bir kömür karası gözlerinde,
Bazen bir yaprak sarısı dökülen eylülde.
Ama şu bir gerçek ki,
Aşkın ne renk ise,
O renktir kalbin de...
Bu şiire yorum yazılmamış olması, beni ziyadesiyle şaşırttı. Oysa ki ne içli ne derin bir şiir...
Malesef çoğu şiir okurlarımız boş okuyor . Ama ne yazık ki sanatsal ürünleri tanıma yetimiz körelmiş, bu büyük bir kayıp. Peki bunun sorumlusu kim diye hiç soruyor muyuz? Belkide çoğunuz bunun farkında bile değil. Popistlik arayışı içine girmeyelim. Çünkü sanat bu değil...