Konak
Yıllar oldu gelmeyeli;
Ağır ağır yürüyorum çocukluğumdan kalma taşdan merdivenlerden.
Sanki seni işlemiş üstüne ihtiyar bir heykeltraş gibi;
Öyle sessiz yüzünde çizgiler yaşlanmış benim gibi ihtiyar bedeni.
Tahtadan yeşile boyanmış bahçe kapısını açıyorum.
Aniden bir çığlık atıyor.
Örümcekler ağlar germiş üstüne
Minik bahçemize şöyle bir bakıyorum.
Derin derin içime çekiyorum.
Sanki sılaya kavuşma hasretiyle kalmış biri gibi
Bir tarihe tanıklık eden odaya adım atıyorum
Yorgunum,dizlerim titriyor.
Sessiz karanlık ve buz gibi
Ama hala kokun duruyor yastığımın üstünde
Ve sanki her şeyde, her eşyada sen varsın
Her halin duvara yansımış öylece
Bazen neşeli bazen üzgün bazen de kızgın
En çok neyi özledim biliyormusun senle
Sabahları ufukda tanyerinin ardından güneşin doğuşunu izlemeyi
Yüzüne vurduğunda altın sarsına bürünen yüzünü seyretmeyi
Ve bakır kızılı saçlarını okşamayı meltem eşliğinde
Ne balkon var, ne tan yeri, ne de güneş doğuyor artık.
Odam hep karanlık hep üşüyorum.
Hayatın siyah beyaz kuşağında yaşıyorum anlayacağın.
Oturup, tahtadan küpeştenin altında düşünüyorum
Ahşap bank hergün gelip oturmamı istemiyor üstüne
Her gün ona anlatıyorum seni, yanaklarım damla damla
Üzülüyor dayanamıyor sonra,
İnci inci damlıyor avuçlarıma
Özledim, arıyorum bu ıssız soğuk ve virane yerde
Harabeye dönmüş ağır bir savaştan çıkmış sanki
Hani benimde ondan farkım yok
Getirmiyor bu odalarda bu bankda bu balkonda sana ağlamak
Hiçbirşeyin faydası yok,
Yıkılmak üzereyiz artık
Ben ve şu ihtiyar konak...
ocak2012