Kör Gecenin Gece Körü Bekçisinin Henüz Tamamlanmamış Biyografisi
Gece neden mattır
Karadır bilir misiniz beyim
Ufuksuzdur
Çatısızdır çünkü gece dense de
Ne güneşin ihaneti yüzündendir bu
Ne ayın rehavete kapılmasından
Her ne kadar
Yıldızlarla oyalı çember olsa da gece
Bazı insanlardır onu kara'ya boyayan
Onlar
Aynada yüzleri
Mazide izleri
Kaldırımda gölgeleri
Öbür güne mecalleri olmayan
Meydan okudukça güne ve güneşe
Gece körü teşhisi konan
Şarkılardan mahrum
Türkülerden muzdarip
Zılgıtlardan ibaret
İnandığı uğruna tutuştukça kavgaya
Anarşist diye yaftalanan
Kamburumuzu görenlerin
Tu destur bismillah deyip kayıplara karıştığı
Sularının klorlu aktığı hanelerde apışıp kalmış
Sulta'nın sustasıyla bağrı deşik olanlardır
Dünleri okul kapısından teğet geçmiş
Bugünleri torna tezgahında rehin tutulan
Yarınları meçhuliyet abidesi
Haraç mezat pazarların milyonda birlik payı
Üç aşağı beş yukarı belki on beş yirmi
Kim bilir belki otuz kırk
Nihayetinde brüt elli altmış yılın
Net omuz dolusu yükün bakiyesi
Gayrisafi milli haFızanın bir nebzesi
Kız oğlan kız örslerde örselenip
Çoban ateşiyle bilenmiş aşkların blançosu
Yüzlerine maske yerine can havli takınmış
Çay ve sigaranın yegane kan kardeşi
Ben gibi efkarında boğulanlardır geceyi karartan
Nerede görseniz tanırsınız bizi beyim
Nerede görseniz tanırsınız
Saçımız ay grisi
Şakaklarımız namlu oyuğu
Alnımız görülmüştür damgalı
Yüzümüz ayaz kavruğudur bizim
Sırtımız küfe kamburu
Göğsümüz çapraz tutuş
Bileklerimiz kelepçe yırtığı
Bacaklarımız varisli
Ayaklarımız yalpa yalpadır bizim
Ne karanlık bayatlar bizde beyim
Ne bulutlarımızın mavi yüzü görmüşlüğü vardır
Bu yüzden mavi değildir deniz asla bize
Bazen koyu yeşil bazen loş kahverengi
Bazen gök turuncusu ama mavi değil
Ki biz denizi biraz kartpostallardan
Biraz filmlerden bilenlerdeniz
Çizemeyiz bu yüzden yani resmini
Yerden tavana
Dört dörtlük yedinci duvarıdır odanın
Dertlerimizi pay ettiğimiz yalnızlık bize
Ve gün doğar doğmaz akşam üstüdür içimiz
Kimsenin ruhu bile duymadan üstelik
Ölsek gecenin köründe
Sokağın buz kesmiş bir saniyesinde mesela
Düş tüyü döşekten bakınıp
Tavanda sıladaki aşkımızı aranırken gözlerimiz
Ya da
Yağlı urgan büzerken boğazımızı gözlerimiz bağlı
Altımızda tabure devrik
Yahut
Öpse babamızın öpmediği alnımızı bir kor mermi
Hiç öpülmemiş diye alnımız
Bir daha
Bir daha
Bir daha diye tepinip can atarken
Ne öldüğümüzü söyleyen olur suratımıza
Ne kadavramıza iltimas geçen adli tıpta
Ne cesedimizi paklayan gasilhanede
Ne de ahirete uğurlayacak tek bir şahit
İyi bilirdik deyip
Üç Kulhuvallah bir Elham okuyacak
Belki ortası bile değil git git bitmeyen yolun
Belki çeyreği ya da az sonrası
İlk replikte koptu belki film
Sonuçta
Düştük bir kere
Bir vakitte bir yere
Bu iki ucu ablukalı tünele
Düştüğümüz yer
Siyahtan köşeli
Buzdan bıçkın
Kağıttan keskin
Demirden soğuk
Ne gelir elden
Soluk dediğin
Biraz kum tanesi
Biraz güneşte kavrulan damla
Biraz öpen dudağın şimali
Biraz harman
Biraz orman
Bir şey gelmez elden
Sahi
Kimin içindi yaşamak
Neydi mesafesi ömrün
...
Güzel betimlemelerle bezenmiş akıcı bir şiirdi kutlarım Uğur bey
Yürüdükçe çoğalan, durdukça azalan bir mesafe. Görenler tanır ama oldukça da yanılır, siyaha güzelleme yazanlar da bizlerdendir. Güne güzellik katmış resmen şiir. Tebrikler ederim abi.
Hayat,uçtan uca anlatılmış..Mücadelenin verdiği yalnızlık ve kimsesizlik.Onur mücadelesinin kimsesizliği olmamalı sevgili dost.Hele olursa”Tabutumun bir kaç sevgilisi”Yeter de artar derim.Sevgi ve selam ile.
Sanki bir intihar dilekçesi gibi okudum şiiri abi, lakin yıllardır dile getirdiklerimizi "Ve gün doğar doğmaz akşam üstüdür içimiz...." kadar güzel ifade eden nadir mısra okudum. Rüzgarın tozunu ormanda çırptıktan sonra Kırdık rüzgarında boynunu,Ve gün doğar doğmaz akşam üstüne döndü içimiz... diye üç şiirden üç mısrayı alt alta yazdım müsaadenle.
"Ne karanlık bayatlar bizde beyim Ne bulutlarımızın mavi yüzü görmüşlüğü vardır"
Bu ikilim de özetler aslında son çeyrek asrın nesillerinin düşüncelerini. Öyle ve böyle, belki de sallana sallana yaşıyoruz bu çağda. Sanki şehirlerimiz gibi zihinlerimizde deryadaki dalgaların üstünde gibi ...
Bir mağazanın zemin katında yakalandım bugün depreme, 4,7 dediler ve yerin 7,5 km altında. Dün geceden beri de zihnimiz dünyadan gelen haberlerin akışında, yakın olarak gördüklerimizden gelen kroşelerle doğadan gelen sallantının üçlemesinde bir intihar seyrü seferine çıktı sanki.
"Gayri safi milli hafaza..." bu da çok güzel bir mısraydı. Deşeledikçe daha güzel mısralar ve tanımlar çıkacak sanki şiirden.. o yüzden karanlığımı güzelliklere yansıtıp düşünmeye ve güzel bir ömür için hayal kurmaya devam etmeliyiz yine de.. Yine de yüzbinlere milyonlara dil olacak bir şiirin karşısında saygı duruşunda bulunmak istedim..
Saygılarımla efenim. En sevdiğinize emanet.
Ve gün doğar doğmaz akşam üstüdür içimiz....
çok şiir bu .. bana yetti...