Körlük
Seni artık düşünememenin verdiği huzursuzluk
her şeyin bitişi gibi, yeniden başladığı bakış açısıyla
ve her yeni güne duvara asılı maskelerle geçen günler,
bir kukla gibi bilinmez komutalarla külfetli ve çekilmez.
Bilir misin bir zamanlar;
Kırk neşter deşse yüzünü tanırdım bir parçasından,
tek bir hücresinden alırdım kokusunu, bilirdim
senin yüzün, her köşesini içime işlediğim yüzün,
bahar gibi, kalbime işaretlediğim bir yıldız gibi.
Un ufak edilmiş milyonlarca parça arasından
bir ihtilal melodisi eşliğinde soyut rüyalarla
bir zamanlar, yüzün diyorum, tanırdım
yüzünün geçtiği bütün sokaklardan bakış açınla
gülüşen sağır rengi çiçekler açardın,
sen bir gülsen gökyüzünden anlardım
senin yüzün..
gülmedin.
Sürgün başlıyor kafamın içinde çığlıklarla,
en sessiz haliyle, şimdi fakir halım.
Ellerde mavzer, süveydâ savaş şarkılarıyla
cendereye sokuluyor bütün senin konmalarına karşın.
Neydi o bir zamanlar.
Yüzünü hatırlamıyorum artık.
Yüzünü hatırlamıyorum, bu ne cüret
yüzün yok artık.
Savunmasız bir gezegen oluyorum, hatırlamıyorum,
yüzüne dokunmaya çalışıyorum arsız bir gecede
kör oluyorum, toprak oluyorum.
Yüzüne kör oluyorum,
sana kör oluyorum.. dinleniyorum
sonra biraz daha, biraz daha
Artık yüzün yok, kâinat kadar eski unutuluşun.