Kuantum Önermesi
tutarken yalnızlık kuşunun kanadından kendimi
yüzüm insanların insan olma hallerinden kaçarcasına
doğanın bana benzeyen bir haline kaçtı ve
yumarken gözünü tüm ayrılıklara
bir tutam ateşte yakıldı bütün yitirişler
geriye sadece gösterişsiz bir tabut kaldı
bir köşesine omzumun tutunarak taşıdığı
sonra aklımı bende yaratan bir başka ben çıkageldi
bütün kuantum önermelerini doğrularcasına
aynı anda iki farklı yerde bulundu parçalarım
bir insan kalabalığının içinde olmaması halinde
ve yine aynı ortamın dışında bir yerde
bilmem ki hangisiydim?
kim bilebilirdi ki, ya da
Tanrının yarattığı insana mı
yoksa insanın yarattığı Tanrıya mı
inanmalıydı aklım
evet, bir kuantum önermesini doğrulamaya çalışırcasına
kendimle yüzleştim;
ama bir takım sorular olsa gerek
cevaplarını hiç bulamadığım; yani
tam anlamıyla bir kaplumbağanın ters dönmesi gibi
aklım, daha çok sorulara cevap aramak yerine
cevaplara soru aradığından
olsa gerek diyorum.
diyorum ki şu köşenin yalnızlığı
oluşumunu tamamlarken yüzümün son kıvrımlarında
kalabalıkta emeklemesi gibi yalnızlığımın ayakları
olası en büyük komplo teorilerini barındırırken
denizde bir dalga gibi köpürüp kumsala vurdum.
başında beklerken saatlerin mezar taşını
başımı istemeden yukarı kaldırdı
gökyüzümde sığdıramadığım mavinin tonları
kırılmış bir aynanın yanından izlerken kendimi
üstüme düşen bir kar tanesi oluverdim
delirdim.
aynı anda iki farklı zaman diliminde bulundum
deliydim.
ve doğa üstüme örttü yalnızlığı...
altında saklandığım bir ağacın dallarında buldum
kendime verdiğim bir sözün
başlayarak ağacın köklerinden bana doğru gelmesini
baharın tam ortasında dallarında yaprak kalmamış gibi
biraz daha akıttım dallarımdaki zehri
bilimsel hiç bir açıklaması yoktu bu olanların
olsa olsa tozlanmış bir kaç insan sayfaları içinde
her cümlenin sonuna konulan soru işaretleri olabilirdim
bir daha kendime söz vermedim...
uyandım.
ya da bir rüya görüyor olabilirdim
bilemiyorum.
ama her an bir rüyadan uyanacak kadar uyanıktım
uyurken mi ölüdür insan yoksa ölüm bir rüyadan uyanış mıdır?
kendimce yarattığım paradokslar
her defasında bütün olanları tekrarlatıyordu
bir daha okuyordum ve bir daha aynı cümleler yazılıyordu
en geniş açıdan evrenin içinde kendime bakmaya çalıştım
her hangi bir sahilin her hangi bir kum tanesini doldurmuş kadar
görünüyordum
evet, bir kum tanesi olabilirdim
ya da beni gören her hangi bir canlının gözlerinde
aynı anda farklı görünebilirdim.
evden koşarak çıktım,
köşesinde sokağın korkmuş olsa gerek bir kedi
asfaltı tırmalayarak kaçtı
o anda bir kuş kondu omzuma
yalnızlık kuşu olarak göründü boylu boyunca
gözlerimden aklıma doğru
aynı anda iki farklı canlıya iki farklı ben görünmüş olsa gerek
paradokslar yarattım tekrar
bu şiiri tekrardan yazdım:
/ tutarken yalnızlık kuşunun kanatlarından
.
.
.
/
uyandım...