Küflü Kentin Zaman Kırgını
ey vişne çürüğü düşlerle
ince ince örülen kent
bırak büyüsün
içimizin kan oturmuş ağaçları
bağlansın, eprimiş
kareli, kanat kanat çaputlar
bin yıllık dileklerle
tutuşsun
ağacın, göğü hiçlendiren dalları
babil anlatsın
tüm dillerde anlatsın
loş, kısık sesli
aynasız
yaprak yaprak sokakları
(yansımadığım yağmur birikintileri
kaldırımlarda, yol kenarlarında)
nasıl kent bu
bir kapıya
üç kişi bakıyor
biri açıyor
biri kapıyor
öteki ölümüne susuyor
nasıl bir kent ki
ıssızlığımın gramofonları bağırıyor
ey seviştiğinde dişleri dökülen
imla özgürlüğü kırmızı kent
bırak yürüsün
içimizin şiddetli nehirleri
söyle duruyor mu
rüzgarın yardığı tahta göğsünde
rüya mavisini arayan köprülerin
söyle yoksa kayıp mı oldu
apaçık kıraathanelerin
gözleri aşk hizasında evlerin
peki ya dokunulabilir mi insanların
masal tutulmasına uğramış
beyefendilerin
dudağına şiir değmemiş
hanımefendilerin
(üflesem sönecek ateş böcekleri
kent kuytusunda, yakınlarda)
nasıl ama nasıl
kadınların avuçlarındaki akı sevmeye
ayışığı beklenir
ve aynı ayışığı
kayıp çocukluk kentinin habercisidir
ey başıbozuk, çalakalem kent
bakma sen huysuzluğuma
söylediklerim
yaşamadığı di'li geçmiş zamanlardan mesut
durmadan o anları anan bir yor ekinin
güzel kuruntusu ne de olsa
Şiire ortak olan, zaman ayıran herkese teşekkürlerimle...
her zamank gibi guzeldi inci olmayi hep hak ediyor sairimiz
çok güzel çok...👍 tebrikler.
şiirdi üstad....eyvallah👍😙
)
kutsadım şiirini şairi televizyondan gözünü ayirmayabilir