Kuklacı Böyle İstiyor
Feleğin pençesinde asılıduran iki küçük kukla,
Çekilip dururlar dört bir yandan umarsızca,
Yüklenir omuzlarına sonu mechul birer görev
Savrulup dururlar ordan buraya insafsızca..
Çekilir sahneye kapkaranlık bir perde;
Çal davulcu,çal.Kuklalar burada,kuklacı nerede ?
Vakit geçiyor,bak seyirciler sabırsız vaziyette,
Kuklalar burada,felek denilen kuklacı nerede?
Oyun yok,sahne dağıldı,perde çekildi ne tuhaf !
Meğerse asıl oyun bizmişiz;sonumuz pek yaman görünüyor,eyvah!
Her geçen gün yeni kuklalar doğuyor,Yeni perdeler çekiliyor,yeni suretler beliriyor
Kuklacı yaratıyor oyuncaklarını,bize ise sadece izlemek düşüyor;eyvah,eyvah..!
Vur davulcu vur,yine oyun vaktidir
Gel,Oturalım seyircilerin yanına sahnedeki "biz"i izleyelim
Alalım zehirli kadehleri elimize kendimizden geçelim,
Dönelim feleğin çarkında,ucu karanlık yazgımıza içelim...
Bir kuklacının elinde iki küçük suret,
Uyan gözlerim,dünya bir oyundan ibaret
Raks eder durur,konuşturulur,oynatılırız ya hani;
Bak zevkine gözlerim.Nasılsa sonumuz,içi boş bir sandıktan ibaret...
SAFFET KIZILAY
Değerli şair...
Dünya kocaman bir sahne ve biz onun oyuncularıyız...
Yönetmene her daim sonsuz teşekkür ve şükrümüzle...
Ya oynatmasaydı..?