Kundak Bağı
ağır ağır çökmektedir nemi
yorgun bir günün ardından
çilesi çekilesi toprak yollara
o topraklar ki;
ana kucağı gibi şevkatli
öpülesi elleri kadar değerli
mum yakıp dilek tuttuğumuz geceleri hatırlıyorum da
ne kadar masumaneydi akıldan geçenler
bir çocuk hayal ederken
İklim değiştirirdi gözlerinde mevsimler
bir avuç papatya beyazıydık
bir avuç gelincik
dört yapraklı yonca yeşiliydi düşler
çember çeviren beller incecik
bazen düşerdik çıtkırıldık düşlerimizden
açmazdı yüzümüzde pespembe yediveren
nasıl da iç yakardı çatlağı
nasıl da için için kanardık
ve...
her canımız yandığında
öpücük sürerlerdi kanayan yaramıza
bir öpücüğe biz
bin bilet keserdik mavinin tüm tonlarına
yazık!
şimdi,
harabeye dönüştürülmüş düşler sürüsünü güdüyor
hayalleri İpte sallanası günah keçileri
nerede sözün senet sayıldığı o ahşap evler
bardak bardak içilen dostluklar nerede
ıhlamur kokulu gecelerde
beşik sallayan eller, türkü yakan diller nerede
nemli bir rüzgar esintisi gibidir
içimde mahsur kalmış aksak hüzünler
biliyorum,her perdeyi kapadığımda
hep topal kuşlar konacak
sinama şeridi gibi uzayan içte uhde yıllara