Kuruyan Saatler
durgun deniz sanki bize
huzurun anahtarlarını verecek gibi
yamaçlara vuruyor hardal güneş taneleri
vestiyer ağaç, görevini tam yapıyor
havlu gibi serilmiş zaman betona
erisin diye mi? kurusun diye mi?
çölde gün batımı ve yayvan saatler
oldukça uzun olmalı her dakika
zaman denen bu görünmez aralıklar, pazartesiler, salılar
aslında insanın uydurması değil mi?
bu çölün ortasında bugün salı olsa
pazar olsa bu neyi değiştirir
köşeleri olan bu tablalar
doğaya aykırı sayın sanatçı, bu kadar özgür olma
aslında olmayanın olmamasını yansıtıyor sürrealizm
ya da olanın olmayacak hallerde olmasını, kim bilir?
ya bu ortadaki, sadece kirpiği olan yüze ne demeli sayın yaratıcı
zaman onu öldürmüş ve bıçağını üzerine bırakmış gibi adeta
saatler, dakikalar güçsüz lakin
insan ondan da güçsüz mü demek oluyor bütün bunlar
metal yiyen karıncalar zamanın canına okuyorlar
yoksa zaman onları da esir aldı da haberleri yok mu?
saat hep yediye beş var
tam bu anda durmuş hepsi
deniz, güneş, insan, yaşam...
belki de tablonun tanrısı Dali
6:55'te fırçasını nazikçe bırakıp
cebindeki köstekli saati hışımla kırarak
bir an zamanı durdurmak istemiştir
hani şu aslında olmayan zamanı, kim bilir?