Küsuratı Silik
sobelendim sabahın ilk saklambacında
yakalandım seni severken , öyle ağlamışım ki
hıçkırıklarıma geldin, gizlenmiştim
kalp ağrısı sancılı yapraklara
çiğ tanesi yüzünle doğdum
seninle yürüdüm bitmeyen o yolda
hayatımı bıraktım bakkalın şekerliğine
çocuklar emsin diye
mutluluk tarlasında gün doğumu
ne sıcak toprağın ve suyun ne soğuk
kuraklığım sırtında çantası uzaklarda
güneşe verdiğim en güzel meyvem
senden hissettiğim ışığın yansıması
alabildiğine uçsuz bugün mekan
eline dokunduğum yer sonsuzluğa kapı
diğer diye başlayan her şey yalan
serenat geceye ve alemin cennetinden öte güzelliğine
detone olmadan okudum seninle geçen zamanı
mavi elma şekerlerine bulanmış dudaklarım
kırmızı dumanlar görünüyor dağların arkasından
kalplerini yakıyorlar aşktan günahlılar
böyle hızlı akmasın yine de soyum sopum
varlığım dediğim sınırın olmasın
böyle hızlı akmasın cinsim, hısmım, ırkım
ışığım dediğim bitişin olmasın
ve bir de gözlerim böyle hızlı dolmasın
seni severken öleceğim diye korkuyorum
ibadete durduğu söylenir tüm mahlukatın
bugün o gün , sen vardın dendi arşta
sen vardın elim dilim tutulduğunda
sen vardın gitmelerin karşısında
o koyda ayaklarım kayarken
surlarda omuzlarımda oklar varken
uzayda, suya havaya rastlamışken
sonsuzda işte , yakında , uzakta
usla uslanmaz tecrit edilmiş nemli şuurum
düştüm seni severken, öyle kırmışım ki
kokundan türetilmiş duru ateşçiçeklerini
asırlarca dilde bu yangın
özlem olup harlanacak olan
sevda yüklü dizeler hüzünle harmanlanınca
bir başka tat bıraktı dimaklarda
güzel bir şir okudum sayfanda tebrikler dost kalem emeğin değer görsün.👍