Lal Mektup/ Çocukluğuma
Yaşardım uçarı sevdalarında
Her dem korkardım yokluğundan
Bir martı çığıltısı bölerdi geceyi
Gaz lambası yanardı akşam oldumu eviçleri
Anlatılırdı dilden dile
Nefesi vururdu düşlerime
Kar beyaz gecelerin hengâmesinde
Neden sonra vuruk gülüşler aldı usumu
Keşke olaydı yaşadığım
Çocukluğumdaki en ürkünç masallar
Boğuyor büyüdükçe artan kirli hatıralar
Süzülür birden iki damla iki yanağıma
Sözlerim çağlar ardından
Ne varsa söylenecek
Bir ikindi telaşına bırakmışçasına
Tepeden tırnağa
Akar gider gün akşam olduğunda
Ne bir kuş cıvıltısı artık
Ne bir telaş
Burada mevsim kara mı kara
Andırmıyor o eski sevişleri
Duruyor hala tırnağımda elime batan kıymık
Ve hala acıyor sol yanım
Şikâyet sanmayasın
Ahvalim budur,
Arzuhalim bu
Yanıyor günbegün
Ay saçlarının hayalinde çehrem
Gölgeler çoğalıyor ardın sıra
Kalmadı yokluğundan beridir beyaz bir elbisem
Ne varsa kalsın artık sana söylenecek ne varsa
İçimde hiç olmayan baharlar bölünsün
Dağ başlarının yalazı alsın şimdi beni
Zaten vurmuşum kendimi yokluğunun karasına
Lâldir bu mektup
Ve adresi sarih değildir
Artık hali yokluğundan beter
Elimde eskiden kalma
Tek bir gülüşün dahi yok
Tozlanmış eski korkular bile
Bir oyuncak olsa mazi şimdi,
Neşir kokan ellerimde
Koşardım yine sana asi ve uçarı
Çocukluğumu da takardım
Hani o okul defterimin sayfalarından yaptığım yelkenlilere,
Gaz lambası olmayaydı tek
Yine seninle aydınlanırdı odam
Bir yandan kar yağardı belki
Belki odun atardık
O eski, paslı kuzineye
Düştüm düşler gibi şimdi
O en karanlık gecelere
Haykırsam da duymazsın ki
Boş ver be
Ağladığıma bakma
Sus dedim ben çoktan yüreğime
Uzaktır gayri mai gökler bize
Uzaktır sabahın seheri
Ardından saldım çok sevdiğim beyaz güvercini de
Belki bir gün bir yerde
Gelir seni bulur diye
Bacağında bu mektup yazılı
Bilesin istedim
Hala kanıyor yokluğunda
Mazide kalmış gülüşlerim...