Lal Olsun Dudakların
gitme...
söylendiği zaman eylemin gerçekleşmediği tek kelime..
bir babaya söylendiği zaman mesela, öyle bir kelimeki bu,
harflerinden gözyaşı akıtır.
bir çocuk o günden sonra bağımsızlığını ilan eder.
ve bir anne yalnız değil, özgür kalır.
gitme...
öyle bir kelime ki bu,
bazen dilin hiç dönmez,
kala kalırsın, dünyan döner.
dinle bak,
bu küçük bir çocuğun hayallerinin ve gözyaşlarının seslendirmesidir.
yağmur nasıl yağar, gözlerinde izlemek isterdim.
ve çırılçıplak olan ellerimin o yağmurda ıslanmasını.
sen denize baktığında, gözlerinden izlemek isterdim şu haliçi,
siyah beyaz film tadında bir mavilik,
ve sonrası iyilik güzellik..
sen martılara simit atarken mesela,
gözlerine bakmak isterdim senin,
bir martının kanatlanışını izlemek isterdim gözlerinin içinde,
bir martı senin gözlerinden kanatlanmış olurdu..
bu gece senin saçlarının her telinde intihar var.
boynuma dolanmasını istiyorum saçlarının,
boynumu sevgiyle sarsın istiyorum.
bir makinenin dişleri gibi ellerini ellerime geçirmek istiyorum.
ve ellerimde bıraktığın bu kir doğum lekesi gibi, öpüyorum.
deldiğin kalbimi bırakmak istiyorum avuçlarına,
?'sana layık değil ama'', diyerek..
deldiğin yeri görmeni istiyorum,
oradan tekrar girmeni temenni ederek..
düşünün, küçük bir çocuğuz biz..
ve oyunculuğunuzun getirdiği her repliğe kanıyoruz,
bileklerimizden..
unutma sırtımdan vurdun, kalp kapakçıklarımı açıp
hoşgeldin dedim sana..
sende yastığına bulaştır rimelini,
ve büyü,
haydi!
dinle şimdi..
bu gece senin gözlerinin gideri var.
ellerinin,
kirpiklerinin,
ve ayaklarının..
en çok ayaklarının..
öyleyse sus..
eski sevgilim diye anımsamak istediğinde beni,
lal olsun dudakların, konuşma!
sustur öpüşen tüm ağızları,
sustur yağmurun sesini,
ve yağmurun gözyaşını.
dinle,
şimdi küçük bir çocuğum ben,
dua ediyorum ama bed değil..
bir çocuk bed dua edebilir mi hiç sana?
sadece diyorum ki,
sus sen,
hiç konuşma,
lal olsun dudakların,
helal olmasın kimseye..
hepsi bu..