Lila Gölgeler
badem ağaçlarıyla dolu o eski yolda
gümüş bir Ayın altında yürüyorsun
saçların bir intizar gibi lüle lüle
ceylanlar iniyor göl yüzüne gölgesiz
en zalim avcılar ağlıyor ardından bakıp
artık kim kimi öldürürse aşk için
biz buna yaşamak diyoruz
kapattım gözlerimi buyur gel vur
döndüm sırtımı incinme diye
çünkü göz bebeklerinde büyüdüm bir asır
dudaklarımda senin her kelimen bir tılsım
sen söyle rüzgar düşün peşimize
yakası yırtılsın gömleklerin
dar ağacında boynu kırılsın karanfillerin
yok hakikat bu değil görmedim seni ben
resmine çıldırdı sözcüklerim
belki biraz gecenin etkisi biraz da
kaldırımlara vuran siluetleri yalnızların
hep bir ağızdan haykırıyorlar
sevgilim bu şehir ikimize dar
birimiz yaşam kalesinde birimiz ölüm
dar bu göğüse bu gökyüzü dar
bakıp bakıp iç geçiriyoruz size ey sevgili kuşlar
siz ki çocuklar topaçlar balonlar gibi
dönüp dönüp gidiyorsunuz uzak yerlere
şu sokaklar aklımızdan çıkmayan
sevgililerimizin aşiyanları
örenler viran olup gidenlerin yurdu
bin kere ölmelik bir hayatı kim tercih eder ki
usul usul terk etmeli bu ruhun tenini
öyle şaşalı törenlerden de uzak çamurlu bir toprak
bir kalas üstü yazılı "hüvel Mevla"
çok bile teneşirde boylu boyunca uzanmalar
kalabalıklardan figan feryat incinmeler
tek hakikat bu O var başka bir şey yok
gökyüzü dar şiir geniş tek hakikat bu
kutlarım şair