M i r i m...
Ey efendim turnalar artık yüksek dağlarda yuva yapmaz oldu.
Gül bahçeleri mahzun, bülbül susmuş, gönül telleri artık o besteleri çalmıyor
Aydınlığı kovalayan karanlıklar artık fecri istemiyor.
Balıkçı küskün mü denize, avcı artık umutsuz çoban neden sürüsüz.
Gönül çarşıları artık bomboş bu sessizlik bu matem ne.
Çarmıha çekmişler sevdaların göz pınarlarını,ağlamıyor artık gözler.
Özlem duyan. yürekler ayrılık şarkıları söylüyor .
Rüzgâr da, esmeyen ulu çınarın gölgesinde.
Yusufçukların ıslak kanatlarındaki nem ne.
Ya mirim sen dağları uçarak çıkabilirsin Ama, ben sürünerek çıktım .
Sen küllenmiş ateşinde kor olup ışığında durabilirsin.
Ama ben büryan oldum gönül sofrasında.
Sen Kaf dağında çiçeklerini güldeste yaparken.
Dikenlerinde kan damlayan gülünü derledim.
Pencerendeki kuşun kanadına takayım diye
Selamını Sertaç ettim merhabamla anım diye
Gönül simsarlarına teslim edemem ne gülümü ne de gülistanımı
Ezberledim mirim adını iki mabet arasında lafsa lafsa
Bulsu sokaklarımı mahpushaneye dönen şehri lalezara döndürdü bir anda
Bak gülüm çarkıfelek zamanın mevsimlerinde son baharı yaşatsa bile
Unutma güller son baharda da sevilir kırma sevgi çiçeklerini soldurma be gülüm.
Ezberledim mirim adını iki mabet arasında lafsa lafsa
Bulsu sokaklarımı mahpushaneye dönen şehri lalezara döndürdü bir anda
efendim böyle dizeleri bizlerle paylaştığınız için teşekkür ve tebrikler.
Balıkçı küskün mü denize, avcı artık umutsuz çoban neden sürüsüz.
Gönül çarşıları artık bomboş bu sessizlik bu matem ne. Tebrikler güzel dizelere...