Maganda
güneşe mermi sıkan adam...;
sıktığı merminin çekirdeğini doldurmaz aklıyla...
kendini allame-i cihan sanır...
üstüne vazife olsun olmasın her işe karışırdı
bir türlü öğrenemese de resimle fotoğrafın farkını
kamyon arkası yazılara mest olur
tersinden roman okuyup anlamaya çalışırdı
sıkılınca canı...
ya burun kıllarını koparır
ya da yarı beline kadar açık halı benzeri kıllı bağrını
veya ayak parmaklarının arasını kaşırdı
göğsünde üçgen muska,
boynunda altın zincir,
arka ceplerinde...
gazetelerden kesilmiş çıplak kadın fotoğrafları taşırdı
hafiye kılıklı bu adam...;
hava alanı benzeri kelini,
hap çıkarmalarını,
burun karıştırmalarını çok iyi gizlerdi
sinek öldürmek
ustura koleksiyonu yapmak...onun için en büyük zevklerdi
.
çekirdek çitler...
dibi tutmuş pilav üstü kuru yerdi
dişleri arasında kalmış et parçaları için
ağzından hiç çıkarmadığı kürdanla kulak kirini temizlerdi
kaçırdığı gazın kokusuna...en favori kokum derdi
cırtlak pembeyi
ruj yerine salça sürülmüş dudakları severdi
aşkı...
içinden çıkılmaz...
sayfalar dolusu çok bilinmeyenli cebir denklemi sanır
iç güveysi olmak,
iman tahtasının üstünde...
göğüs uçlarına mandal asıp...
çamaşırlarını kurutabileceği bir sevgili düşlerdi
çooooook bilir, çok söverdi
koftiden kabadayıydı
eşek anırması gibi nara atar...güya herkesi döverdi
.
trafikte kural mural tanımaz
önündekini geçmek için her yolu denerdi
bayılırdı sık sık ara gazı vermeye
müziği sonuna kadar açıp...
ikide bir kornaya basmaya
zira arabasına binince kendini kral zannederdi
kaşı-gözü, ağzı- burnu oynak bu adam...;
ya tespih sallayıp pos bıyıklarını burarak
ya da erkeklik organını kaşıyarak
tren görmüş manda gibi sürekli kadınları süzerdi
aksırır tıksırır,
geğirir tükürür sokaklara balgam atar
arkalarına bastığı sivri burunlu,
yumurta topuklu ayakkabılarıyla hep murdar gezerdi
gazozuna oynadığı tavlada...
gele gelen zarları...
fincana koyup kahve niyetine içerdi
tüm servetini tombalada kaybedince...
kendini ters çevrilmiş bir fincana verdi
.
'gül' diyince sırıtmayı anlardı
ilaç yerine kurşun döktürmeyi yeğlerdi
fakat şapkadan tavşan çıkıyorsa
neden fil çıkmıyor? un cevabını da çok merak ederdi
.
bir gün...
rakısını içip mangal keyfi yaptığı balkonunda
sokak magandalarından birisinin kurşunuyla geberdi
1981
*tahsin özmen, bez bebekler de üşür, çatım&baskı yay, ank ,2006