Mahrem
Nice bahçeler gezdim, bağı bostan dolaştım,
Kavun diye saldırmam, yumruk kadar keleğe,
Bahar geçti, yaz geçti, güzden kışa ulaştım,
Dört mevsimi bir buldum, hacetim yok beleğe.
Koyunların ardında, kuzu gibi meleyen,
Bu feryatla kendimi topraklara beleyen,
Nihayet farkı görüp, hamı hası eleyen,
Fikir süzgecim varken, gerek var mı eleğe?
Yalnızca gönlüm kaldı, evren kadar büyüktü,
Kafesi bedenimden bile, daha küçüktü,
Aldığım kulluk dersi, omuzlarımda yüktü,
Zincirlerle bağlandım, yüklendiğim şeleğe,
Şeyda bülbül gibiydim, bir goncanın cevrine,
Açılıp saçıldıkça, sarhoş etti seyrine,
O döndükçe ben döndüm, hayran oldum devrine,
Hayretlerin içinde, baktım çarkıfeleğe.
Tufan koptu nihayet, Nuh olmayı diledim,
Aşk bana derya oldu, kalbimi gemiledim.
Türlü libaslar giydim, eskitip yeniledim,
Kırk yerden yama vurdum, sırtımdaki yeleğe.
Şeytanlar uzaklaştı, ben onlardan kaçmadan,
Öteler beri geldi, karlı dağlar aşmadan,
Yol aldım yürümeden, kanatlandım uçmadan
Gelip otağlar kurdu, her Anka bir teleğe.
Mahrem dostumun adı, her göz ona ilemez,
Yüreğime yazılmış, hiçbir kuvvet silemez,
Yaralı olmayanlar, yaralıyı bilemez,
Merak edenler sorsun, herhangi bir meleğe.
05.06.2012