Maksim Gazinosu
Kırmızı bir rugan almıştın bana,
Boy göstersin diye Maksim Gazinosu'nda.
Ve bir yalnızlık takıldı karşı masanın ayaklarına,
Sen geldin, nakaratı değişti şarkılarımın!
Sen geldin,hicaza bağladı sol yanım...
Klarnetinden ağır aksamlı bir ayrılık dökülünce,
Fahrettin ağabeyin çıngıraklı yılanları daldı masalara.
Vol'un en ağırını getirdiklerinde,
Dansa kalkıyor kobra misali Nermin...
Adisyonu masadan alan garson,
Sağ eline alınca defteri,
Bir çizik daha atıyor maaşın dörtte ikisine.
Ve çulsuz bir ihtiyar gibi kalkarken masadan Hayri Bey,
Daha öpülecek yeri kalmadığından,
Makyaj tazelemeye gidiyor çıngıraklı Melahat...
Ve sen,
Yalnız rakıyla sevişiyorsun hicazın son nakaratında,
Bense seni izliyorum,bir eli omzuma ağır gelen zanlının yanında.
Gözlerinin vurduğu Maksim'in aynalarında,
Bıyıklarına düşen kırağı buzulları silerken sen,
Ben alnından öpüyorum çaresizliğimin...
Ve sabahı getirirken güneş,biz karanlıklara bırakılanlar
Daha yeni uyanıyoruz bir taksicinin sağ koltuğunda.
Maksim'in ışıkları sönüyor,damlıyor içime sızın
Susuyorum ayazın içime vuran soğukluğuyla.
Ben sana, gelemiyorum...
Şiiri, içindeki aşkı, hüznü, özlemi falan bir kenara koyuyorum (ki zaten tartışmasız sağlam yazar kalem) ve seni İstanbul güzelliklerinin fahri elçisi ve iyi yürekli insanlar örgütünün baş tacı ilan ediyorum. var olasın...