Martı Köpüğü
Cümlem
Ruhumdaki cevheri ışığa tutunca
Bırakmak istemiyor ağrım zeytin ağaçlarını
Ne yaman susuzluktan kuruyan karanlık
Kirpiğimin ucunda..
Dudaklarımdaki kent yürür mü toprağı öpünce bilmem
Ellerimde gök sarmaşığı
Aklı ermeyen balkonlara püsküllü muhabbet
Ki ben aynaya baktığımda
Yeryüzü fazlaca buğday ve
Güzel...
Papağan dilinde saatler
Ay yürüyüşü masalları
Kulelerden sevda gölgeliğine musluk diye akıtırken
Yol kokluyorum solumun sağ kalan yanından
Kafes içindeki seslerin ipi kırık tellerine bak hele
Boşluklarında düşe dalmış oyuncak kuşlar
Içimdeki sıkıntı tarçın kokulu kalabalıklarla
Taç yapraklarına bir gece daha uzattığında gün aydınlı
inanın dizlerimdeki sızıyı özenle okşayan kırmızı
Zarif bir intahar..
Güneşi cama vuran yağmurlara
Bulut çizen çocuğum
Kabuğuna uçarak çekilen kaldırımlarım
Ipıslak...
Gözlerime varan uçurum ucu gemiler
Geriye dönmeyecek kanatlarım ol ve
Üzerime deniz atan suyla sev beni
Yoksa bir martı kırılacak
Kimse anlamayacak kanadındaki
Kanayan adayı...
Bilmiyorum bir yüzük suda ağladığında
Ölüm bizi yeniden doğurur mu
Uçmanın köpüğünde inançla
Hay...
Içime uyanan beyazlar küpe
Kulağıma siyahı üşüyen duvarlara
Çünkü,
Aşk diye bir şey var
Sürekli sessiz..
Mayıs’ı yaklaş dudağıma şiir
Sonbaharı seyrediyoruz martılarla..