Mavi Kalamayanlar
-I-
Saati çalıyorlar yavaştan
Yavaştan geçiyor altıyı kösteklinin kolları
Örtüyor üzerini gökyüzünün
O arası limoni bulutlar
Ve şimdi hangimiz mavi kalacak
Hangimiz söyleyecek denize mavi olmadığını
-II-
Korkarım Tanrı'nın küstüğüydü kimsesizler
Üşüyen elleri birer uzantısıydı kaderin
Yanık palamut kokusundan..
Ekşi elmasından , kan ağlayan narından
Ve sizden ve benden ve kendinden
Tanrıdan uzak olanlardı korkarım
O üşüyen kimsesizler...
-III-
Apansız bir gecede kaçırdılar beni
Tıkadılar içi kağıt dolu vagonun birine
Ellerim kollarım bağlı bıraktılar
Her yanım şiir... Her yanım yazılar
Kelepçeli olanlardı yalnızlığımı paylaştığım
Aşk denilen hastalığın buluşmadığı türden...
Yasak olmayan kelimeler...
Ve de kestane kokmayan türdendi onlar
-IV-
Ağlarım şimdi...
Bir akşamüstü gökyüzünü örtenlere
Şiirin kestane kokmayanına kelepçe takanlara
Mavi kalamayanlara...
Aciz ve de hüzünlü olan
Tanrı'nın küstüklerine ağlarım...
Ben şiire ve şaire ağlarım
Size ve çalınmış saatlere ağlarım
Susamam... İçimde yer kalmadı artık
Nereye gömeceğim yasak olanları
Hangimiz silecek yaşını bulutların
Hangimiz dokunacak denizin haşin dalgasına
Veyahut hangimiz söyleyecek şiire
Aşkın bir hastalık olduğunu
Cahilliğime ve yalnızlığıma ağlarım
Ağlarım durmaksızın...