Maviye Çalan Koğuş
Mavilerimi verin!
İçinde yırtık paltolu gardiyan,
Sabır tespihleri yere düşmüş koğuş ağası.
Babası da belli ki buralarda çok sabahladı...
Romanını elliye katlayıp,
Kırk yerinden yırtan yazarlar gördüm.
Tırnakları ile duvara yazı yazarak memleketi çizenleri.
Seni gördüm kırk yıllık rutubetli avluda,
Sana çarptı yüzüm,
Hüznüm güneşin göz kapatan namusluğunda.
Karşı potada elleri sıyrık bir çocuk,
Elinde yüzlerce ele değen bir kağıt.
Kağıttan gemiler yapıp çamaşır odasında,
Elbiseleri ile yüzdürüyor hayallerini oysa,
Tek içimlik tütününü düşürürken denizin ortasına.
Kantinden gelen acil telefon,
Sana ulaşmamış yazdıklarım.
Oysa hiç gönderemedim, memleketimeydi isyanım.
Sana bir çarık, ortasından delikli,
Bir de sararan atletimi bıraktım.
İç çeker boynumdaki sicim,
Soluğumu keserken bir gardiyan avluda
Zincir olur kalemim keserken sözleri.
Mavilerimi geri verin!
Gökyüzüne asılı kalsın artık gözbebeklerim...
Haksız yere mapuslarda çürüyen nice hayatlardan biriydi Nazım usta vatanına hasret gitti dünya anladı da kıymetini bir biz anlayamadık anlamamıza izin verilmedi o duvarların dili olsaydı keşke de anlatsaydı tek tek çekilen acılı çileleri Uğur bey
Tebrik ve sevgilerimle
"Sevdalınız komünisttir, on yıldan beri hapistir, yatar Bursa kalesinde."
Çok güzeldi, mavilendi dünya ve şiir. Sevgilerimle şair.