Mayıs Yirmi
Bir Mayıs gününden, bir sonraki yıl dönümüne
o kısacık üç harfin içinde, kopmuş bir dil, yırtılan türkçe, patlayan bir kalp...
her şeyin karşılıklı olduğu minicik dünyanı düşünerek söylüyorum,
milyonlarca kez kapatıp açtığın göz kapaklarına karşılık olarak,
milyonlarca duam var,
gel...
yerlere saçılmış bedenlerin üzerine basarak,
geçerek bir kaç gençliğin üzerinden,
bir kalbi daha bıçaklayarak ortasından,
tam da buna uygun bir tamlama bulamadan işte,
ve öylesine belki,
ya da ölesiye, hiç bilmiyorum.
kısacık üç harfi, yerinden koparttığım bileklerimle birbirine bağladım,
gel...
şimdi geçilse bir kaç sayfa ve sonuna yaklaşsak,
bekleneni karşılayacak kadar fiyakalı bir sonumuz olsa
ah keşke...
zehir olsam dokunduğun adamın vücudunda,
öpsen, tükürüp yerlere atsan
keşke ah...
kalp olsam, kalp kelimesini sağdan sola okuyarak, pikapın içine koysanız,
dönsem etrafınızda, dünya dursa bile olur,
ah keşke ah...
ki; kar tanesi olsam en çokta,
tuttuğun sigaranın ucuna düşsem, ah...
şimdi, karanlık bir odada tek başımayken,
bütün üç harfliler musallat bile olabilir başıma, konu sensen
dön,
gel,
kal,
sev...