Med Cezir

terkeder renkler prizmayı
terfi edip renksizliğe
apoletler sökülür bir gün
yağlı boya resimleriyle...

akar zamana portreler
sararmış çerçeveleriyle
çizdirir karizmayı şövale
kırılır, yıkılır hasedinden...

paslanır demir parmaklık
dayanamaz zamana yas'lanır
kurşuni bir yaş dökülür
oksitli dudaklar ıslanır...

tutunamaz ışık bile
kırılır ince belinden
taşır kırık dökük izler beden
çürür et, kanamasa da kederinden

kim anlar deli bir dervişin
acıyı tesbihleyen halinden

hayatın ezber bozan çizgilerinden
yeni hayatlar doğar hiç yaşanılmamış
umudun gülleri açar bataklıklarda
henüz doyasıya koklanmamış...

özünde kanlıdır her tarih
gerçeği gizler her düzen
yıkılmış her düzenekte
derin pürüzler vardır gizlenen...


düzmece belgeler üretilir
süzme kafalarca
bilindik merkezler çalışır
aylarca hiç erinmeden
serilir kirli çamaşırlar ortaya
çigene panayırı kabilinden

günler kısalır
mevsimler döner
dağları duman
içimi tarifsiz bir dert alır
söner ateşi yaz akşamlarının
sağanakla geceler ıslanır
sırılsıklam gövdeler tanınmaz artık
tüm şehir yağmur kaçaklarıdır

yağmurdan kaçarken
doluya kapıldım ben yine
-vay benim hesapsızlığım!-
koparır sinir bağlarını öfkem
yürür içindeki isyan ile
pervasız bir adam suretiyle
kavganın orta yerine



üşüşür mü yıldırımlar üstüne
yanmalara mı durursun yine
en derin kırılganlıklar ile
deprem kaygusuyla mı büyürsün
üşürmü bu kent
üşür mü seninle
ey aşkın fay hatlarında yürüyen
tetikte mi vurur yüreğin
7-8 şiddetinde ağrır da başın
yıkılır koca gövden bir gün ölürsün...

gökkubbe altında aniden akşam olur
çekilir damarları günün, tüm renkler yorulur
hele, miyopiyse gözler
her yasakla numerosu değişen
perspektif fukarası olmak bile hayra yorulur


bir yok oluş arifesinde,
canlı-cansız karelerde
hayaletler gibi gezinir ecel
belki de gölgenden daha yakın
ensende durur ölümün...

göz-gez-arpacık
namlusuyla kancık
ihanete tetik düşürür
vurur seni tereddütsüz
tam yüreğinden
bir zalim/kötü dinli gavurdur ki
titremez asla güdümlü elleri
kanarsın her yerinden...


elin yorgunluğudur
emeğin tüm macerası
italik
metalik
mona liza
yarım dudak dehşet gülümser
diğer yarısında gizli acısı
oral bir sanat klişesi
değilse -başyapıt-
ya da şaka
el-beyin diyalektiği
şifrelerin dansı
labiretlerde gizemle
kaostaki saklı nizam
estetikte tomurcuklanır gelir aşka
var mıdır bu sırrı bilen ustasından başkası.


eğrilir şua kimseler görmeden
doğrulur ağır aksak eski yerinden
kestirmeden gidilir yıldızlara
içimize işlemiş tembellik yasasıyla
sürer evrenin evrilişi sonsuzluğa
ulemayım diyenlere çaktırmadan

aynı dili konuşur madde
her adımda kendi bildiğince
haddeden geçip can olur
cem olur , hücre hücre

riyaziye ile kurulur kader
her iş hesapla olur muteber
mahirleşir insanlık fenni seçip
akıl döner en şaşmaz teraziye

neo kortex ışıldar durur
maymunlar uyur cehenneminde
yumru yapar kabında beyinler
söner kentin ışıkları işkencelerde
delirir göz bebekleri
yerinden fırlar
siz sayın ki şarabın gazabından
geceyi yırtan o bildik çığlıklar

virüs kapar tümleşik devreler
viral bir hal alır kötülük
körkütük bilgi kırıntılarından
yepyeni paradigmalar doğar...

kanserojen fikirler türer
metastaz yapar tüm ağlar
soyut bir çılgınlıktır sürer
insanı insanın kurdu kapar


çatışır insan kendiyle
kendi nam-ı hesabına ötekiyle
en son perde;
iyi ile kötü arasındaki ittifaktan
melekle şeytan doğar
kazınmış köhne bir rahimden

yalanın ve yayılanın şerefine
komprador sofralar kurulur
şişkin ceplerde petro-dolar
haramiler arasında dağılır
biter bu kanlı pazarlık
-al takke ver külah-
o kirli ellerin sihirli tokasında

gün solar, endamı bozulur muhabbetin
kasvetinden çıtkırıldım bir hal alır gece
aristokrat bir kahkaha tırmalar kulakları
jilet kesiği dilin enkazıdır zaman
satılmış şeytanın tuzakları üzerinde
ölümüne, rakı- balık budalalık yapılır...

03 Eylül 2010 83 şiiri var.
Beğenenler (4)
Yorumlar (1)
  • 14 yıl önce

    gün solar, endamı bozulur muhabbetin kasvetinden çıtkırıldım bir hal alır gece aristokrat bir kahkaha tırmalar kulakları jilet kesiği dilin enkazıdır zaman satılmış şeytanın tuzakları üzerinde ölümüne, rakı- balık budalalık yapılır...

    Sevgili Gürbüz, arada bir yapmak lazım o rakı-balık budalalığını....

    Sesine sağlık.