Merasimsiz Gömülen Hayaller
Ben,
ruhumdaki sese koşarken kayboldum en çok.
Hüznümü,
merhem diye yarama sürdüm.
Gördüm,
bir cümlenin bir kalbe nasıl dokunduğunu.
Avuçlarımın,
gurbet kokması işte hep yorgunluğumdan...
Çünkü,
alıştım da tüm dünyanın karmaşasına.
Bir tek,
kendi uğultumda kırıldım gram gram.
Korktum,
günlüğüme hep dargınlık notları yazmaktan.
Ki darılınca,
söyleyeceği herşeyi içindeki kuyuya bırakıyor insan.
Bırakma beni ne olur,
notasız türkülerin içli seslerinde,
solgun yaprak seslerinin kalbinde unutma.
Biliyorum,
nasılsa merasimsiz gömülecek hayallerim.
Ne değişen kapı kilitleri,
ne de eskiyen sokak isimleri,
heba olan hayatlardı beni en çok yoran.
Ne olur kadınım,
yokluğunla bile bırakma beni bir an...
Ben gülmeyi,
kirpiklerim ıslana ıslana öğrendim bilirsin.
Düzlüğe çıkınca,
seninle aştığım yokuşlu yolları unutmam, unutamam.
Aç gönül pencereni,
bulutlara takılıp düşen aklım konsun dudak büzüşlerine.
Aç ki,
seyre dalayım kifayetsiz kalabalıklara gün doğumlarından.
Oysa sen bana,
çiçeklerin güzelliğinden bahsedip bağrıma hep diken bastırdın.
Göğsümü yarıp,
göstermediğim her yarayı yok saymakla kanattın zaman zaman.
Kimseyi kırmayayım dedikçe,
her sabah kendi dallarımın çatırtısı ile uyandım.
Örselendi dilimin inceliği,
lakin usandım yanlış yüreklere söz düşürmekten.
Hatıraların bile,
gücenip anlamlarını yitirdiği şu fani dünyada.
İnsanın evi,
her nerede olursa olsun anlaşıldığı yerdir inan.
Sen benim içimdeki çiçeği kırdın,
artık gece gündüz güneş açsan nafile kadınım.
Ki ben şimdilerde,
herşeyi içine atıp atıp
herkesi kendim gibi sanan gönlüme bile dargınım.
Oysa kalbimdeki,
söküğünü dikemeyen bir terzinin iğnesiydi.
Nasıl bir yolsa bu,
inan sana değer diz kapaklarımdaki yaralarım.
Gözlerim diyorum,
bir yangını söndürmekten yorgun ve solgun.
Otur karşıma da,
dağlanmış kalbimin meramını boylu boyunca anlatayım.
Benim,
sol yanıma konan kuşlar hep hicran taşırdı kanatlarında.
Ben sana gelirken
biraz sanki, sanki galiba, galiba belki hiç olmadım...
Koyu harflerle yazılmıştı imtihanım,
konuştuklarımı herkes, sustuklarımı bir tek sen'din duyanım..
Çünkü herkes,
gördüğü kadarıyla tanıyordu birbirini.
Mecnun çölü kurak vadi sanıyordu,
çöl mecnunu deli.
Oysa aşk diye diye yere göğe sığdıramadıkları,
kimin kime vardığı değil kimin kimde yandığıydı kadınım.
Sebebiydin kavgada bağırmanın, sevgide fısıldamanın.
Bana aşkla bakan gözlerin, en güzel aynaydı anladım..!
"çiçeklerin güzelliğinden bahsedip bağrıma hep diken bastırdın. Göğsümü yarıp, göstermediğim her yarayı yok saymakla kanattın zaman zaman." Harika, kutlarım Sn. Temel.
Boş bir sandalyeye oturup bir aynaya iç dökmüşüm gibi hissettim, şiirdeki saklı başarı da bu olsa gerek.. okura kendi iç sesini armağan etmek. Bu sizin eski şiirlerinizde de vardı şimdi de var 👏
Ve sözcükler.. onları alıp yeniden imarlamak şiirin yüz akıdır ve bu şiirde alnının akıyla yerini almış.
İyiki yazmışsınız hocam 👏 Tebrik ediyorum değerli hocam..
Böyle güzel şiirlerini ,daha sık okumak dileği ile sevgili Mustafa
Kutlarım.
Hayâller hep değil mi kendimizle kavgamız .
Ve yine "aşk" gitmez, mühürlüdür kalbimizin orta yerinde.
Değerli Mustafa şairim kaleminiz var olsun hep sevgiyle..