Mesai
Çekilmez bir pazartesi sabahı,
aydınlarını gömmüş bir aydınlığın hazin sonu,
kuşlar, insanlar ve bulutlar,
hepsi karanlığın elli tonu.
Yatak üzerinde göz önüne gelen,
bin bir çeşit matem.
Parlak mermer, temiz duvar,
cam bölme ve hiyerarşik bölünme.
Üst-ast ilişkileri, sabah kahvaltısındaki
ekmek yerine, amire çekilen yağ tabakası.
Hiç bir samimiyet belirtisi olmayan
lakayt sözler.
Kahverengi dolap ve yırtılmaya yüz tutmuş dosyalar.
Ve bu mateme hazır olmak zorunda olan,
bir beden.
Çirkin Kral'ın yeşilçam sahnesinden,
'... Olacaksa okumuş, ... Olsun.' sözleri geçiyor,
gözler önünden.
Yüzümdeki suyun alıp götüremeyeceği,
Allah vergisi kirli sakalın uzunluğu.
Aklıma gelen amir disiplini,
elinde en pahalı sigara ve
söylediği bin bir türlü papara.
Berberin bilediği o keskin jilet
ve uyku açmak için konuşmak zorunda
olduğu o siyasi muhabbet.
Hasat zamanı elinde orak ile
tarlalara hücum eden çiftçi misali,
dalıyor yüzüme sürdüğü bulutlar arasına
ve kazıyor mazideki mutluluğa dair,
tüm izleri.
Kazandırıyor,
kapitalizmi.
Akabinde boynuma geçiyor ,
medeniyet göstergesi idam ipine benzeyen kıravat ve sarıyor bedenimi
beyaz yakalı, önlük.
Bu kıyafeti giydiren cellat,
giyen ise idam mahkumu değil,
ama ölen her daim özgürlük.