Meşakkat
zordur yaşamak
aklın şamarına oturunca yürek
kayıp aşkların kudurtan arayışlarına
bırakma beni
satar katarındaki kıymetlerini ilkbahar
bulamayınca aradığını
ölüm ganimettir onca acıya
atar kemendini yaşamın incelmiş boynuna
bir intihar daha...
bendeki
duvarlar örülüyor her yana
nefes alamıyor
gökyüzü ve aydınlığım
dökülüyorum bir uçurumdan aşağı
dipsiz kanyona bıraktığım umudu
sahiplendi sürüngen bir bilinmeyen daha
arıyorum kendimi
bulamıyorum bir türlü...
tutturduğuna gider
nafile
anlaşılmaz aklın silsilesi
kalkanlı bir kılıcın hikayesinde
bir baş ve çaresiz bir yürek
kanamaktadır
aranmaktadır
kahramanlık nedimesi
yıkım ve tufanın dilinde
artıklarını gömer yaşamın toplu mezarına
mezarda
dünya döndükçe
sahibini arar karanlık...
bana mal edilen
yine hüsran ayrılık
gözlerimle gördüm geceye sızan şafağı
nerede kaldın ulan nerede
efsane dostluk
şafağa geç kaldık işte bir kere daha
anlatacağım yinede
sonucu ne olursa olsun...
kirlenen bir yalnızlık var içimizde
kimseye faydası olmayan
yabancısı olduğumuz kendimizde bile
'tut elimden kaldır beni' diyemiyoruz
kuru bir meşede damlayan reçine gözyaşıdır
gammazın fütursuzluğuna
soluklayan hırsızı varlığın sahasında fit attıran
retinamda hicrana sarılmış kopuk bir aşktır yaşamak
sür hayatın üzerine
yaşamını
hayır diyebilmek zor olsa da...
hayır diyebilsin yüreğin
sanada kalmayacak olan küçük çıkarlara