Mesela
Mesela, diyorum ki...
Bir yerlerden düşüyorsun tepetaklak ,
Belki merdivenlerden düşmüş,
Belki bir kurşun yemişsindir.
Ya da, hain bir bıçak yırtmıştır sırtını,
Ta ciğerine kadar buz gibi kesmiştir...
Ne bileyim işte, bir biçimde ölüm kokar ya ortalık...
İşte sen,
Dünyaya geldiğin gibi yalnız, öyle yapayalnız gidiyorsun.
Ne anan kalmış ne de baban,
Bacı kardeş hepsini de bir kalem geç,
Şimdi her şeyi zamansız ve hesapsız,
Sessizce ardında bırakıp gidiyorsun.
Ve...
Gayri ihtiyari kapanıyor gözlerin.
Göz kapaklarında bir milyon kilo ağırlık...
Mesela...
Gözlerin kapanırken, sahi sen kimi düşündün ?
Ya da kimi düşünürsün mesela...?
Mesela dedik...
Yüreğin yeter mi?
Azrail tepende aman dilemek yerine,
Sende beni düşünür müsün sırat köprüsünde?
Unutup kendini, beni sensiz bıraktığına,
Ağlayabilir misin, mesela... ?
Mesela...
sende severmisin, gül-tende bir bene ölmek için,
leyla'yı kıskandıran bir sevda ile...?
(yorgunkalem)
sevgisinden emin fakat sevildiğinden emin olmayan bir yürek sesiydi sayfanızda okuduğum. dilerim bu mesaların yerini mutluluk tabloları alır.
Tebrikler Celal bey ilhamınız bol olsun.